Depremin Psikolojik Artçıları Zarar Veriyor! Geç olmadan harekete geçilmeli

Geçtiğimiz günlerde İstanbul Silivri’de 6.2 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Bu sarsıntıyı İstanbul başta olmak üzere çok sayıda illerde yaşanan depremler de izledi. Türkiye deprem ülkesi olduğu için bu noktada insanların psikolojisinin nasıl etkilendiği de merak konusu oluyor. Yaşanan depremlerin ardından fiziksel hasarın yanı sıra bireylerin ruh sağlığında da derin izler kalabiliyor.
Uzmanlar, özellikle çocuklar ve travmaya açık bireylerde deprem sonrası psikolojik etkilerin uzun sürebileceğine dikkat çekerek, bu süreçte duygusal iyileşmenin en az fiziksel iyileşme kadar önemli olduğunu vurguluyor. Depremi bizzat yaşayan ya da yakınlarından haber alan bireylerde; korku, kaygı, uyku problemleri, içe kapanma, çabuk irkilme ve belirsizlik hissi sıkça görülebiliyor. Psikologlar, bu belirtilerin olağan bir stres tepkisi olduğunu ancak zamanında müdahale edilmezse kalıcı travmalara dönüşebileceğini ifade ediyor. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Uzman Klinik Psikolog Elif Koç ise, depremin insan psikolojisi üzerinde farklı etkiler bıraktığını söyleyerek bazı kişilerde travmanın sonradan kendisini gösterebileceğine dikkat çekti.
HERKESİN TEPKİSİ FARKLI OLUYOR
Uzman Klinik Psikolog Elif Koç, deprem beklenmedik bir anda gerçekleştiği ve ne zaman biteceği belli olmadığı için kişide kaygı ve korkuyu yaşattığını vurgulayarak depremin her bireyde farklı etkiler bırakabileceğini belirtti. Koç, “Bu noktada ciddi bir kaygı yaşayıp camdan atlamak gibi reaksiyonlar gösterenler ortaya çıkabiliyor. Ama net sonuçlar söyleyemeyiz. Herkes çok farklı tepkiler verir. Depremin psikolojik etkileri yıllar sonra da ortaya çıkabilir. 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan Kahramanmaraş depremi ve geçtiğimiz günlerde meydana gelen İstanbul depreminden sonra kaygı bozuklukları ve panik ataklar çok fazla arttı. İnsanların gözü her an deprem olacak mı korkusuyla avizelerde kalıyor. Yaşanan yıkıcı bir depremde yakınları zarar gören kişi, travma sonrası stres bozukluğunu yaşıyor. Yani o an ortaya çıkmayan ruhsal sıkıntılar, yıllar sonra bile gözükebiliyor. Bazılarında ise travma süreci çok kısa zaman sonra yaşanmaya başlar. Duygumuzu yaşayabilmek gerekiyor ama o anda insan donup kalabiliyor. Bu bir şok dönemi olduğu için kişi tepki veremiyor. Zamanla çözülüyor ve duygularını, acılarını yaşamaya başlıyor. Biz de terapilerde kişilere duyguları yaşatıyoruz. O kişi hiç üzülmediyse bir terapi esnasında biz o duyguyu açığa çıkartıyoruz. O içindeki öfkeyi ve ağlamayı yaşatıyoruz. Çünkü yaşanmayan duygular daha sonra başka versiyonlarda ortaya çıkıyor. Sağlıklı olanı duyguyu yaşayabilmek” diye konuştu.
DEPREMDEN ETKİLENEN ÇOCUKLAR İÇİN AİLE FAKTÖRÜ ÖNEMLİ
Depremden etkilenen çocuklarda ise birçok şeyde tepkisini belirleyen unsurun aile olduğuna dikkat çeken Koç, özellikle 5 yaşına kadar olan çocuklarda aile faktörünün önemini vurguladı. Psikolog Koç, “Mesela bir çocuk yere düştüğü zaman tepki vermeden önce annesine bakar. Çocuk o anda, “Annem nasıl tepki verecek? Eğer büyük tepki verecekse ağlayacağım. Ama sakin kalırsa ses çıkarmayacağım” diye düşünür ve ona göre tepki verir. Depremde de aynı şey geçerlidir. Eğer anne kaygılı olduğunu ve korktuğunu çocuğuna yansıtırsa, o da buna göre tepki verir. Psikolojisi de o yönde evrilir. Bazı aileler çocuklarının hiçbir şeyden haberi olmadığını düşünüyor. Ama tam tersidir. Bu yüzden böyle durumlarda çocukları gerçekten uzaklaştırmak yerine onlara bir şeylerin anlatılması gerektiğini düşünüyorum. Durumu hikayeleştirerek, bunun bir doğa olayı olduğunu sakin bir şekilde anlatmak, deprem anında neler yapılması gerektiği konusunda çocukları eğitmek hem ailelere hem de çocuklara daha iyi gelecektir” şeklinde konuştu.
GEREKTİĞİNDE UZMANA BAŞVURMAKTAN ÇEKİNMEYİN
Depremden etkilenen insanların imkanlar el veriyorsa bir uzmana başvurmaları gerektiğini belirten Koç, sözlerine son olarak şunları ekledi: “İnsanlar; yaşadıkları acıyı ve o anıyı inatla diri tutmamalılar. Yaşadıkları şey elbette çok zor ve o anı unutunca vicdan azabı çekeceklerini düşünüyorlar. Biz de tamamen unutsunlar demiyoruz. Ama en azından o yaranın kabuk bağlamasına izin versinler. O rutin hayatlarına dönmeye çalışmalılar. Bu süreçte sevdiğimiz insanlarla vakit geçirmek çok önemli. Yalnız olmadığımızı bilmek çok iyi gelir.” -Tuba KAYA