Başına gelmeyen kalmadı! Konya’daki o caminin sır dolu hikayesi!

Başına gelmeyen kalmadı!  Konya’daki o caminin sır dolu hikayesi!
Geçmişte askeriye sınırları içinde kaldığı için başına gelmedik kalmayan Konya’daki Aslanlı Kışla Cami’nin hikayesini Konya’nın Sesi yazdı.

Minaresinin kesilmesinden kapatılmasına, kadar başına gelmedik kalmayan Aslanlı Kışla Cami, hikayesiyle duygulandırıyor. Bugün Mevlana Kültür Merkezi yanında bulunan caminin hikayesinde dram yatıyor. Askeriyenin olduğu dönemlerde askerlerin namaz kıldığı cami kapatılıyor ve depo olarak kullanılmaya başlanıyor.

Camiinin minaresinin kesildiği de Konya’nın manevi mimarlarından Ali Ulvi Kurucu’nun hatıratlarında geçer. Cami Mustafa Özkafa’nın belediye başkanı olduğu dönemde askeriyeden istenir. Askeriye yer verilmesi şartı sonucu bölgeden ayrılmaya karar verir. Askeriyeye bölgeden ayrılınca kışlanın içinde bulunan cami tekrar ibadete açılır. Camiinin en büyük özelliği içindeki muhteşem ahşap işlemeleridir. Camiinin direkleri, kapısı, minberi her şeyi ahşaptandı.

MİNARESİ KESİLMİŞ !

Konya’nın manevi mimarlarından Ali Ulvi Kurucu hoca efendi hatıratlarında camiden şöyle bahseder; “Dolav Mahallesi’nin yanındaki Aslanlı Kışla'nın büyük bir camii vardı Kışladaki askerler eskiden burada beş vakit ezan okuyup namazlarını kılarlarmış. Dedemin cami ot deposu yapıldığı sırada bu camiyi de aynı şekilde boşaltıp depo yapmışlar Aslanlı Kışla Camii'nin şerefesinden yukarı ahşap güzel bir minaresi vardı. “Yahu Allah sonumuzu hayır etsin. Üzüntüsüz günümüz geçmez oldu. Olan yalnız bizim caminin başına değilmiş kışlanın camiine de ot doldurulacakmış” Dedem Hacı Veyis Efendi faciayı şöyle anlattı: “Kuşluk vakti camiden çıkmış eve gelmek üzereydim. Kışlaya yakın evlerin pencerelerine ve damlarına çıkmış kadınlar gördüm. Bir feryat ü figandır gidiyordu. Nedir bu acaba? Diye kışlaya doğru yürüdüm Kadınlar ağlıyor feryat ediyorlardı. Beni görünce imdada çağırır gibi “Hocam minareyi kesiyorlar yetiş hocam minareyi kesiyorlar” diye seslerini yükseltiler.

İlerleyince gördüm ki bir bıçkı getirmişler, askerler iki tarafından itip çekerek onunla minareyi kesiyorlar. Dayanamadım şöyle dedim: “Allah’ım keşke minare yerine beni kesseydiler. Minaresiz mabet, namazsız insanlar, namazsız millet. Allah'ım senin ismi celalinin Habip’in Muhammed Mustafa'nın anılacağı tevhidin ilan edileceği şu minare; Müslümanları Allah'ın birliğine ruh birliğine, din birliğine, peygamber birliğine, kıble birliğine kitap ve mihrap birliğine, vahdete çağıracak olan şu minare kesileceğine ben kesileydim. Şu minare doğranacağına ben doğranaydım” Bıçkının sesini işittikçe Hz. Zekeriya kesiliyor sandım bana çok dokundu O gün dedemin büyük üzüntü çektiği çok hazin bir gündü.” (Ali Ulvi Kurucu Hatıratları)

HABER: İBRAHİM ÇİÇEKÇİ