• Haberler
  • Konya Haber
  • Konyalılar Cuma Namazını Kılmak İçin Sıraya Giriyordu! Mihrap İçinden Mihrap Çıktı!

Konyalılar Cuma Namazını Kılmak İçin Sıraya Giriyordu! Mihrap İçinden Mihrap Çıktı!

İplikçi Camii Osmanlı Devleti'nin ilk medresesi olarak biliniyor.Caminin iç ve dış mimarisine bakıldığı zaman, enine dikdörtgen planlı olduğu görülüyor.

İplikçi Camii Osmanlı Devleti’nin ilk medresesi olarak biliniyor. Caminin iç ve dış mimarisine bakıldığı zaman, enine dikdörtgen planlı olduğu görülüyor. Yapının restarosyonlarla orijinal planının bozulduğu görülüyor.

Caminin 1945-1947 yıllarındaki onarımında bugünkü mermer mihrabın altında 1,10 metre aşağısında caminin eski mihrabı bulunuyor.

Çini mozaik tekniğindeki mihrap kalıntısında; geometrik kompozisyonlu geniş bir bordür oluşturan firuze ve mor renkli çinilerin yarım sekizgen ve zikzaklarla ortadaki karelere halkalandığı, daha dar olan diğer bitkisel bordürde ise, firuze ve lacivert çinilerden kesilmiş kıvrık dal ve rumilerin girift bir kompozisyon oluşturduğu dikkat çekiyor.

Müzeler Genel Müdürlüğü ve Konya Müzesi’nin onarımlarında ortaya çıkan bu çini mihraptan yapının Türkiye Selçukluları Dönemine ve XIII. yüzyılın ilk yarısına ait olduğu kesinlik kazanıyor.

Bugün tamamen yenilenerek şekli ve örtü sistemi değişmiş olan bu caminin ilk şeklinin II. Kılıçarslan’ın vezirlerinden Şemseddin Altunapa tarafından yaptırıldığı, arkasındaki yıkılmış olan medresenin belgeleriyle doğrulanıyor.

Haber

BİR ASIRDA ÜÇ KEZ YENİDEN İNŞA EDİLDİ!

Caminin Türkiye Selçukluları Döneminde XIII. yüzyılın ilk yarısında inşa edildiği, kuzey kapısındaki kitabelere göre 733/1332 yılında genişletilerek onarıldığı, daha sonra Turgutoğlu Ebul Fazıl Ahmet Bey tarafından genişletildiği,

yandığı için üçüncü defa Tüccar Hacı Emrullah tarafından onarıldığı belge ve kaynaklardan anlaşılıyor.

Son olarak 1947 yılında tamir edilerek 1954’te Arkeoloji Müzesi hâline getirilerek, 1960 yılında da tekrar ibadete açılıyor. Caminin bugünkü minaresinin yenilendiği ve ayrıca güney duvarının doğu kesiminde kubbeli bir odayla bitişik olduğu biliniyor. Bu mekânın eski İplikçi Medresesi’nin bir bölümü olduğu düşünülüyor. İplikçi Camii Anadolu'da tuğla kullanılarak inşa edilen sadece iki Selçuklu dönemi camisinden biri olarak öne çıkıyor.

Haber

AKUSTİĞİN SIRRI HALA ÇÖZÜLEMEDİ!

Avlunun içindeki şadırvan da gelen ziyaretçilerin ilgi odağı oluyor. Bakıldığında sıradan bir şadırvan gibi görülse de incelendiğinde farklı olduğu ortaya çıkıyor. Şadırvanı 8 adet mermer sütun ayakta tutuyor.

Şadırvanı farklı yapan da bu sütunlar arasındaki gizemin hala çözülememiş olması. Karşılıklı iki sütuna sırtınızı vererek yaptığınız konuşmalar, mikrofondan geliyormuş gibi duyuluyor.

Fakat şadırvan İplikçi Camii kadar tarihi bir geçmişe sahip değil. Kaynaklarda İplikçi Camii’nin 1948 yılında yapılan onarımında şadırvanın olmadığı belirtiliyor. Şadırvanın yapım tarihi 1960’lı yıllardan sonraya dayanıyor. Şadırvanın bu özelliği ilginç gelse de bu özelliğe sahip farklı yapılar da bulunuyor. Bu akustiğin, betonarmenin içerisinde bulunan boşluktan sesin yankı yaptığı tahmin ediliyor.

Haber

İPLİKÇİ KADIN'IN GİZEMLİ HİKAYESİ NE?

Kaynaklarda İplikçi Camii’nin yapılışı ile ilgili farklı rivayetler yer alıyor. Rivayete göre bir adam camiyi

“Ben kimseden yardım almadan yaptıracağım. Sevabı sadece benim olacaktır”

diye yaptırmaya başlıyor. Bu arada bir kadın gelerek,

“Ne olur, benim şu paramı da alın camiye harcayın”

diyor. Ama yaptıran adam ustalara,

“Kimseden bir şey almayın”

diye tembihlediği için ustalar o kadının parasını almıyor. Kadın her gün gelerek, parayı vermeye çalışıyor ama kimse bir türlü parasını almıyor. Kadının geçimini iplik bükerek sağladığı biliniyor. Bu sebeple kadına iplikçi deniliyor. Bir gün kadın büktüğü iplikleri kırparak, gece gizlice iplik kırpıklarını caminin duvarının örüldüğü harca karıştırıyor. Ertesi gün ustalar hiçbir şeyden haberleri olmadığı için kadının iplik karıştırdığı harcı duvar yapmada kullanıyor. Bir gün camiyi yaptıran sevabı bana olacak diyen adam, rüyasında bir “pir” görüyor. O pir,

“O caminin sevabı sana yazılmadı. Harçlara ipliğini karıştıran kadına yazıldı”

diyor. Bu yüzden caminin adı İplikçi Camii olarak kalıyor.

İKİ BÜYÜK DERVİŞİ BULUŞTURDU!

Selçuklu döneminin örneklerinden olan cami yalnızca mimarisiyle ve şadırvanıyla değil Mevlânâ ve Şems-i Tebrizi’nin buluşma noktası olarak da adından söz ettiriyor.

Mevlana Hazretleri’nin her Cuma bu camide vaaz verdiği ve Şems-i Tebrizi ile ilk burada karşılaştıkları söyleniyor.

İplikçi Caminin cuma namazını kılmak için inşa edildiği de kaynaklar arasında yer alıyor.

Bakmadan Geçme