
Eray Eroğlu
İmkansız Devlet
Modernizmin çıkmazlarının ve eksiklerinin irdelendiği yeni bir modern ideoloji olarak ‘’post modern’’ dönemde eleştirilerimizin de modernizme hizmet ettiği kaygısını taşımalıyız. Modernizmin kavramlarıyla modernizm eleştirileri, modernizmin eksiklerini tamamlayarak yeni meşruiyet alanlarının tahsisine hizmet etme riskini barındırmaktadır. Özellikle post modernizmin, her şeyi ve her ilke/sizliği kendi içerisinde barındırma gücü tam olarak buna hizmet etmektedir.
Özellikle son 20 yıllık tecrübemizde, kendi medeniyet söylemlerimizin ön plana çıktığı bir dönemin içerisindeyiz. İddialarımızın küresel çerçeveye oturduğu ve söylemlerin ciddi bir modernizm yani Avro-Amerika eleştirisine çevrildiğini görmekteyiz. Bunların felsefi temellerinin oluşması ve içeriklerin üretilmesiyle birlikte artık ortada tartışılmaya müsait başlıklarda oluşmaktadır.
İslami finans, Bilimin Gelişiminde Müslümanların Rolü, İslami Fintech, İslami Devlet gibi kavramlar tartışılmakta ve bunlar üzerinden bir eleştiri kültürü gelişmektedir. Ancak İslami Finans gibi konular başta olmak üzere söylemlere ikna olmayan Müslümanlar, kapitalizmin bütün araçlarını kullanmaya da ekseriyetle devam etmiştir. Katılım Bankaları başta olmak üzere ortaya konan bütün piyasa araç/ürünleri, günün sonunda sistemin bir parçası olarak değerlendirilirken yine günlük hayatta bankacılık sistemini kullanmaya devam edilmektedir. Bu durumda en temel eleştiri piyasadan bihaber İlahiyatçılarla, İlahiyata mesafeli ekonomistlerin ortaya koyduğu yapının eksikliği üzerinedir. Üstelik ortaya konan sistemler, kapitalizmin İslam’a uygunluğu ya da uydurması şeklinde algılanmaktadır.
Bu çerçeveden bakıldığında devlet kavramsallaştırması açısından da benzer bir durum var mıdır?
Siyaset biliminin vazgeçilmez kavramı ‘’iktidar’’ açısından değerlendirildiğinde, İslami yönetimin pratikleri üzerine düşünülmektedir. İktidar etmenin İslami biçimleri kadar devletin bir bütün olarak İslami olabilmesi ya da bunun ideolojik temelleri üzerine söylenenler de ana eksendedir. Yasin Aktay’ın yazımızla aynı başlığı taşıyan yazısını okuduktan sonra çok önce okuduğum Wael B. Hallaq’ın İmkansız Devleti üzerine yazmak istedim. İmkansız Devlet kitabının birçok dile çevrilmesiyle esasında önemli ve büyük bir iddiayı ortaya koyduğunu söyleyebilirim. Ancak değerlendirmeye girmeden önce Türkiye’de kitabı tezleri itibariyle önemseyen önemli bir kitlenin Giriş kısmında bulunan Müslüman Kardeşler eleştirisini gözden kaçırmış olabileceklerini de düşünmekteyim.
Hallaq’ın ortaya koyduğu en temel tez itibariyle modern devlet tanımına göre ‘’İslami Devlet’’ hem imkansız hem de çelişkili bir tamlamadır. Yazının başında yaptığımız eleştiri bağlamında kitapta Batılı postmodernite içindeki dahili ahlaki eleştirilerin Müslümanlara İslami yönetimin kurulması çağrısının örtük maksatları arasında ‘’sanal bir kimlik’’ olarak tanımladığını görüyoruz.
Modern devletin epistemik soykütüğü nedeniyle tabiatı gereği İslami olamaz.’’ Tezi üzerine modernizm ve modern devlet eleştirisi geliştiren kitap, eksikliği modern devlette bulmaktadır. Bununla birlikte modernizmin ahlaki çıkmazında şeriatın işlevsel bir referans noktası olabileceğini de iddia etmektedir.
Her ne kadar Hallaq, İslami devletin ‘’imkansız devlet’’ oluşunu modernizmin eksiklerine mal etse de bu devlet pratiği açısından ziyadesiyle modern ideolojiye hizmet etme riski taşımaktadır. Bir devlet geleneği olduğuna inanarak meseleye bakacak olursak da bu kez daha önceki devletlerimizin İslami olmadığı tezi Hallaq’ın söylediklerinden üretilebilecektir.
Öyleyse mümkün olanı üretmek ve ortaya koymak hepimizin görevidir.