
Eray Eroğlu
‘Vasat’ın Medyatik Yüzü
Bir ortalamaya mahkum mu ediliyoruz? İki ucun arasını tercih etmeye ve yaşamaya zorlandığımızı hissediyorum. Birbirine zıt iki kutupta bulunduğu iddia edilen marjinallerin gözümüze sokulduğu gösteri çağında; en çok takip edilenlerin, en özenilmemesi gerekenler olduğunu söylüyorlar. Bu söylemle birlikte bize bu iki zıt kutbun ortasında bir eğilimle yaşamamız gerektiği de öğütleniyor. Hayali bir ortalamayı bize siyasal, sosyal, kültürel bütün alanlarda ideal olarak belirtirken bu ortalamayı hangi saiklerle belirlediklerini de hiçbir zaman bilemediğimizi söylemeliyim. İki zıt kutup bir merkez alınarak mı belirleniyor yoksa iki zıt kutba göre bir ortalama mı çıkıyor esasında bu da başka bir muammaya işaret ediyor.
Her ne kadar bu kadar muamma bir durum olsa da “vasat’’ hala siyasal, sosyolojik ve ekonomik bütün parametrelerde asli referans noktası olarak konumunu korumaktadır. Gerçekte var olma zorunluluğu olmayan, çoğu zaman da bir izlenimden ibaret olan vasat; otoritelerin topluma ideal olarak sunduğu bir hayatı da işaret etmektedir. Politik olarak, kendilerini merkeze konumlayan oluşumların otorite ve iktidar olma şanslarını artıran da esasında vasatın toplumu temsil ettiği algısını da güçlendirmektedir. Merkezde olmaktan anlaşılan; izlenim olarak vasata en yakın söylemi, hayat biçimi, kültürel kodları, ahlaki değerleri, dini hassasiyetleri benimsemekten ibarettir. Buna toplumu ikna ettiğiniz anda en güçlü otorite ve iktidar adayısınız demektedir. Öyle ki Türkiye’de solun bile ortasını bulma gayretiyle iktidarın garantilendiği görülmüştür.
Yalnızca insanların değil, semtlerin de birer ortalamasının oluştuğu ve insanların esasında mekânsal ilişkilerle kendilerini konumlandırmaya gayret ettiklerini görürüz. Belli bir semtte bulunmanın ve o semtin sosyoekonomik biçimlerini temsil etmenin, modern dönemde en büyük hedef/gayretlerden olduğunu unutmamalıyız. Bulunduğunuz semtin dolayısıyla mekanın eğilimleriyle yaşamak, beraberinde kullandığınız reyin de yönünü belirlemektedir.
Vasatın yerilirken, idealize edildiği bir dönemde toplumsal ortalamamızın izlenimlerini de artık dijital mecralarda görebiliriz. Sosyal medya, marjinalliğin ve uç noktaların yaşatıldığı bir alan olarak görülse de vasatı en net görebileceğimiz mecra olarak karşımızdadır. Sosyal medya ve dijital dünya; vasatın her halinin ortaya saçıldığı, görsel ve fikirsel çıplaklığın en zirvede olduğu yeni mekanlardır. Ancak buradaki ortamın vasatlığı, vasatlıktan ziyade bayağılığa işaret etmektedir. Ya da bayağılık artık çıplak bir biçimde sosyal medyada vasatı temsil etme kabiliyetindedir.
Toplumun siyasal eğilimlerinin son dönemde fazlasıyla önemsendiği ve bu eğilimlerin ölçümlerde sosyal medyanın ön plana çıktığını görüyoruz. Oysa sosyal medyanın yansımaları realiteden ziyade hayali bir vasatı, gizlenmiş bir bayağılığı göstermektedir.
Vasatı yererken, vasatı tavsiye edenler; bayağı bir ortalamada kendi meşruiyetlerini inşa edebilmektedirler. Ancak temsili ve hayali bir ortalamayı ifade eden vasat, özellikle post modern dönemde gerçekçi hiçbir yönelimi gösteremeyecektir.