Eskiden mahalle diye bir kavram vardı. Sadece evlerin yan yana dizildiği bir yer değildi; insanlar birbirinin hâlini bilir, her türlü yardıma koşulurdu.
Sabah kapı önünde verilen bir selam, akşam üstü camdan candan yapılan kısa sohbetler, çocukların ortak bir sokakta büyümesi… Bugün şehirler büyüdükçe mahalleler küçüldü, hatta bazı yerlerde tamamen kayboldu. Ne kadar acı… Güvenlik arttı ancak samimiyet yok oldu.
Artık aynı apartmanda yaşayan insanlar birbirinin adını bilmiyor. Asansörde göz göze gelmemek için telefona bakılıyor, selam vermek neredeyse tuhaf karşılanıyor. Belki de artık kimse birbirine güvenmiyor.
Oysa o küçük temaslar, insana yalnız olmadığını hatırlatıyordu. Bir tabak yemeğin kapıdan uzatılması, bir hastalıkta kapının çalınması, zor zamanlarda “buradayım” denmesi…
Teknoloji bizi birbirimize bağladı deniyor ama çoğu zaman aynı çatı altında bile uzaklaştırdı. Belki de yeniden mahalle olmayı öğrenmemiz gerekiyor.
Daha çok konuşarak değil; fark ederek, selam vererek, kapıyı çalarak. Çünkü şehirler betonla değil, insanla güzelleşiyor.