Yılmaz Sandıkcı

EDEBİYAT MI VİCDAN MI?

Yılmaz Sandıkcı

EDEBİYAT MI VİCDAN MI?

Şehitlik yüce

bir makam

Allah katında,

Rahmet diliyorum, tüm şehitlerimize;

Askerlerimize, komutanlarımıza…

Geçen hafta yine yandı yürekler

Yine ateş düştü yuvalara

Acılar tazelendi hafızalarda.

Bir yandan da düşünüyorum;

Ben kim oluyorum,

Sen kim oluyorsun da

Rahmet diliyoruz,

Allah’ın övdüğü makama varanlara?

Mahviyetle eğiliyor başım,

Yüreğime dolan acıları aşamadım.

Sanki kor gibi yanmışım.

Söndürmüyor gözyaşlarım.

Biliyorum rahmet, Rahman katında,

Zaten vaat edilmiş şehit olanlara.

O halde ne yakışır, geride kalanlara?

Soruyorum, sen de benimle cevap ara!

Askerimiz,

Devletimizi ve vatanımızı korumakta;

Dosta güven verirken,

Korku yaratıyor düşmanda.

Görevini yaparken gözünü kırpmıyor,

Canını ortaya koyuyor, vatan uğruna!

Peki ya, o askerin arkasında duranlar?

Görev verenler, imkân sağlayanlar…

Aynı sorumluluğu taşıyor mu

Vicdanlarındaki terazide acaba?

Ne düşünüyorlar böyle durumlarda?

Ne kadar yakışıyor

“Şehitlik edebiyatı” türünden laflar

Siyasetçilerin, memurların ağzına?

Savaşta şehit olmak başka,

Barışta şehit olmak başka,

İşin ucunda hata veya ihmaller,

Hele bir de ihanet varsa?

Onlardan helallik isteyebilecek miyiz

Yarın Allah katında?

Çok geçmedi hatırla, görmemişiz

Gördüysek bile engelleyememişiz

Hainlerin, sızmasını ordumuza…

Ordumuzun kozmik odasına…

Devletimizin kılcal damarlarına…

İyi de görenleri, uyaranları

Niçin dinlemedik acaba?

Sormayalım mı?

Şehitlerimizi, ömürlerinin baharında

Yaşamdan koparan ihmal var mı?

Ya da hata? Bugün bilmiyoruz,

Yarın öğreneceğiz açıklanırsa…

Önceki bazı şehitlerimiz için,

Sorumlulara hesap soruldu mu;

Ders alındı

mı,ne

kadar engel olundu

Benzer acıların tekrarına?

Şehitlerimizin hesabı

Kalmasın sonraya…

Varsa onlar hakkında

Bir ihmal bu dünyada

!...

Özgürlük, namus ve vatan

Bizim için di

nimiz ile birlikte

Malazgirt’ten Çanakkale’ye,

Sakarya’dan günümüze!

Ve İslam uğruna, tarihte;

En çok şehidi biz verdik…

Şehitlerimiz zaten cennetlik!

Bu yüzden deniyor zaten; Cennette

Kurulacak en büyük devlet,

Türklerin olacaktır diye!

Peki, şehitlerimizin uğruna can verdiği

Değerlerimize layık olmayı,

Geride kalan bizler ne kadar hak ettik?

İslam’ı günümüzde, hurafeye bulayıp

Türkler aleyhine kullananların

Milletimizi aldatmasını ne kadar önledik?

Sorulmayacak mı bunlar

Yarın mahşerde,

Hem de şehitlerimizin önünde,

Allah'ın mahkemesinde?

Belki de çoktan soruldu, sorular,

Şimdiden verildi cevaplar…

Şehitlerimiz,

Övülmüş makama yükseldi.

Kalanların sınavı daha da derinleşti

Hatta ağırlaştı ve ciddileşti.

Tekrarda yarar var, atlama!

Şehitlik, zaten Allah’ın lütfettiği

Cennetlik bir makamda!

Sen

sen

ol, bir daha düşün ve anla

Şehitlik makamını,

Siyaset için kullanma, kullandırma!

Tuttuğun siyasî parti değil meselemiz!

Vatanımız bir ise, varız hepimiz!

Türk, Kürt, Laz, Çerkez hep birlikte

Kaderde, kederde ve kıvançta biriz

Kılık değiştirip, fitne, fesat çıkaranlara

Kanmamayı öğrenmeliyiz!

Türkler için “ordu millet” denir ya;

Ordumuza sızan ajanları unutma

Kanma kimsenin Müslüman kılığına,

Milliyetçi, ümmetçi, Osmanlıcı tavrına

Liberal ya da

demokrasimsi

lafına…

Takılma siyasî partilerin ardına

Esas olan sahip çıkmaktır milletine,

Şehidine, imanına, aklına, v-atana!

Algı ile aldanmak yerine, çalış

Uğraş akıl ile gerçeği anlamaya!

Sence, bizi ne kurtaracak?

Bence, bizi kurtaracak olan

Aklımız ile imanımızı birleştirip

Tarihten aldığımız dersler ile

Vicdan terazimizi düzeltmek olacak!

Yine düşün, yeniden sorgula,

Sorgulamaktan usanma!

Sormaktan asla utanma;

Duyduğun her cevaba da kanma!

Kendin de çabala gerçeği bulmaya!

Aklını kullanma seviyesinde

Altta da kalma, çabala üst akıl olmaya

Aklını kullan vicdanınla

Ama malumat veya duyumla değil

Tutarlı bilgi ile işin aslını ara…

Gerçek olmaz her doğru, sakın atlama!

Unutma: edebiyat ve siyaset

Vicdanın önüne geçtiği gün

Kapılar açılır, tarihteki acılara.

Vicdan terazisi düzelince

Vicdan edebiyatın ve siyasetin

Önüne geçecek kadar güçlenince

Tarih utanır aynı acıları tekrarlamaya.

Haksızlık etme tarihe

Lafın gelişi tarih suçlanır

Tekerrür eden tarih değil

Ders alınmayan yanlışlardır.

Bazen sen de sormaz mısın

Bu kadar yanlışlık,

Yanlışlıkla mı yapılır?

Olaylar arasındaki bağlar

Ne kadar doğru anlaşılırsa

O kadar doğru olur cevaplar

Aksi halde bayram eder aldatanlar.

Şimdi bir daha soralım o halde:

Şehitlerimizin yüzüne

Bakabilecek miyiz mahşerde?

Kurtaracak mı sorumluları ve bizleri;

Ettiğimiz dualar, lafta kalan vaatler,

Kıldığımız namaz, gittiğimiz hac

Allah katında?

Selam olsun aldanmak yerine

İşin aslını arayan ve

Gerçeği anlamaya çalışanlara

….

Yazarın Diğer Yazıları