Konya'nın semazenleri hakkında gizem perdesi aralandı! Meğerse sebebi buymuş!

Konya’nın tarihine, ruhuna ve siluetine kazınmış bir figür vardır: Dönen semazenler… Beyaz tennureleriyle sahneye çıkan semazenler, döndükçe âdeta zamanın sınırlarını kaldırır, mekânı unutturur. Kiminin aklına ise hep aynı soru düşer: “Bu kadar dönen insanın başı nasıl dönmez?”
Aslında işin sırrı, sadece fiziksel değil, ruhsal bir yolculukta gizlidir. Semazenler, Mevlevî âyinine hazırlanırken hem bedenlerini hem de zihinlerini eğitir. Ayin boyunca dönerken baş hafifçe sağa eğilir, bakışlar ise sürekli aynı noktada sabitlenir. Gözler odaklandığı o hayali noktadan sapmaz.
Bir diğer önemli detay, denge ve nefes kontrolüdür. Semazenler, dönme hareketine küçük adımlarla başlar. Her dönüş, belli bir ritimle artar. Bu ritim, nefsin terbiye edildiği içsel bir musikidir adeta. Kalp atışları, nefes alıp verişleri bu ritme uyum sağlar. Böylece baş dönmesine neden olan ani savrulmaların önüne geçilir.
Ama belki de en büyük sır, niyet ve teslimiyet… Semazenin gönlü Mevlâ’ya yönelir. Dönüş, bir ibadettir; dünyevî düşüncelerden arınma hâlidir. Zihin huzura erince, beden de sakin kalır. Baş dönmez, çünkü akıl ve kalp başka bir âleme yol alır.
Bu kadim gelenek, artık Konya’nın sınırlarını da aşarak dünyanın dört bir yanına taşınıyor. Öyle ki geçtiğimiz günlerde, İtalya’nın başkenti Roma’da, Kolezyum’un hemen önündeki tarihi Venüs Tapınağı’nda Mevlevî Sema Töreni düzenlendi. Dönen semazenler, binlerce yıllık taş sütunlar arasında sadece Roma halkını değil, tüm dünyadan turistleri de büyüledi. Sema’nın evrensel mesajı, tarihle iç içe bir sahnede yankılandı.
Konya’nın semazenleri, sadece dönen bedenler değildir. Onlar, döndükçe kendi içlerindeki fırtınayı dindiren, bakışlarını Hakk’a kilitleyen gönül erleridir. Ve bu yüzden, binlerce kez dönseler bile başları dönmez; çünkü onlar, dünyada değil, aşkın etrafında dönerler.
-Tuba KAYA