- Haberler
- Konya Haber
- Yüzyılların Kara Sevdasının Konya'daki Durağı!
Yüzyılların Kara Sevdasının Konya'daki Durağı!
Konya'nın Meram ilçesine bağlı Abdülaziz Mahallesi'ndeki Muzaffer Hamit Sokağı'nda bulunan mescit ve türbe, Konya Lisesi'nin kuzeyinde yer alıyor.Yapı, halk arasında çoğunlukla Tahir ile Zühre Mescidi olarak bilinse de, kimi kaynaklarda Arzu ile Kanber, D
Konya'nın Meram ilçesine bağlı Abdülaziz Mahallesi’ndeki Muzaffer Hamit Sokağı’nda bulunan mescit ve türbe, Konya Lisesi’nin kuzeyinde yer alıyor. Yapı, halk arasında çoğunlukla Tahir ile Zühre Mescidi olarak bilinse de, kimi kaynaklarda Arzu ile Kanber, Dön Baba Mescidi ya da yapıyı inşa ettirdiği düşünülen Sahip Ata nedeniyle Sahip Ata Mescidi isimleriyle de anılıyor.
Türk halk anlatıları arasında önemli bir yere sahip olan Tahir ile Zühre hikâyesi, Orta Asya’dan Balkanlar’a kadar geniş bir bölgede anlatılagelmiştir. Bu trajik aşk öyküsü, karagöz oyunlarından orta oyununa kadar pek çok sahne sanatına ilham olmuştur. Tahir’in “bâdeli âşık” olarak kabul edilmesi ve hikâyenin hüzünlü sonu, ona halk arasında ayrı bir kutsiyet kazandırmıştır.
Bugün hem Konya’da hem de Malazgirt’in Banu köyünde bu iki âşığa ait olduğuna inanılan türbeler bulunur. Konya’nın Beyhekim Mahallesi’ndeki mescit içinde yer alan çifte sandukanın da onlara ait olduğu düşünülmektedir.
ULAŞILAMAYAN BİR AŞKIN HİKÂYESİ
Rivayete göre çocuk sahibi olamayan bir padişah ile veziri, yolda karşılaştıkları bir dervişten bir elma alır. Derviş, elmanın yarısını padişaha, diğer yarısını vezire verir ve doğacak çocukların Zühre ve Tahir adını almalarını, ileride birbirleriyle evlendirilmelerini söyler. Aksi halde aşklarının dillere destan olacağını belirtir.
Padişahın kızı Zühre ile vezirin oğlu Tahir, birlikte büyür ve birbirlerine gönül verir. Ancak padişahın eşi yaptığı büyüyle padişahı Tahir’e düşman eder. Tahir önce sürgüne gönderilir, ardından zindana atılır.
Zindanda ağır şartlarda yıllarca kalan Tahir, sonunda idam cezasına çarptırılır. Celladın elinden kurtulmak için Allah’a dua eder ve canını Rabbine teslim eder. Tahir’in ölümünü kaldıramayan Zühre ise onun mezarı başında hayatını kaybeder. Böylece kavuşamayan iki âşık, aynı toprağın altında bir araya gelir.
TÜRK-İSLAM KÜLTÜRÜNDE ÖNEMLİ BİR ESER
Anadolu Selçuklu mimarisinin günümüze ulaşan örnekleri arasında yer alan Tahir ile Zühre Mescidi, 13. yüzyılda Vezir Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından yaptırılmıştır. Yapı, mimari özelliklerinin yanı sıra dikkat çekici çinileriyle de döneminin sanat anlayışını yansıtan değerli bir kültür mirasıdır.
Mescidin çini süslemeleri hem sanatsal hem de tarihsel açıdan önem taşırken, yapı üzerinde çeşitli dönemlerde birçok restorasyon çalışması yapıldığı da bilinmektedir. Konya Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne ait kayıtlar ve mevcut araştırmalar, mescidin farklı zamanlarda defalarca onarımdan geçtiğini göstermektedir.
TARİHLENDİRMEDE BELİRSİZLİK
Her ne kadar yapı üzerinde inşa kitabesi bulunmasa da, Fatih dönemine ait Konya vakıf defterlerinde Sahip Ata’ya ait bir darülhuffaz, mescit ve çeşmeden bahsedildiği ve bu yapıların Çeşme Kapısı civarında yer aldığı bilgisi geçer.
Söz konusu mescidin Konya dış surlarının Çeşme Kapısı yakınında bulunması, yapının Sahip Ata tarafından yaptırıldığı görüşünü güçlendirir. Sahip Ata’nın bilinen diğer eserleri ve Konya çevresindeki benzer mimari örnekler dikkate alındığında, mescidin 13. yüzyılın üçüncü çeyreğine tarihlendirildiği düşünülmektedir.
Bakmadan Geçme



