Kültür Patikalarının Çukurları

Kültür patikalarının değişmez tartışmaları arasında aydın ve entelektüel zümreleri bulunur. Kültür çalışmaları açısından aydın ve entelektüel tartışmaları güçlü konumunu hep korumuştur. Özellikle modernleşen toplumlarda aydın ve entelektüel kavramları hem kavramsal olarak hem de böyle bir sınıfın varlığı ya da bu sınıfın aidiyet sorunsalları açısından değerlendirmeye muhtaçtır. Türkiye’nin modernleşme tarihi bağlamında da bu sınıfın varlığı ve çerçevesinin çizilmesi üzerine başından bugüne kadar bir tartışma söz konusudur. Kültür patikalarının güzergah belirleyicisi olarak böyle bir sınıfın varlığını düşünmek, doğal olarak ehemmiyetli bir alanda söz söylendiği idrakini doğurmaktadır.

Modernizm ideolojisi ile toplumsal gerçeklikler arasına sıkışan bu zümreler genellikle toplumda ‘’öteki’’ ve ‘’erişilemez’’ olarak konumlanıp kimi zaman ‘’Beyaz Türk’’ kimi zaman da ‘’erguvaniler’’ diye adlandırılırlar. Eğer biraz daha üzerine gidilirse de erguvaniler ile ilişki ağları üzerinden aydın ya da entelektüel zümreyle ilgili bir tanımlamaya başvurulur.

Aydın, entelektüel ve okuyan yazan bir kitlenin, modernleşme serüvenindeki toplumlar açısından daha modern olması ya da tam ifadesiyle Batılı bir profil çizmesi beklenmektedir. Aykırı özellikleri ve söylemleri ile taşlanırken orada olmak hasleti bir kesimin temel motivasyonudur.

Birçok kavram gibi aydın ve entelektüel kavramsallaştırması da zihnimizde tam oturmamaktadır. Evvela bu iki kavramın aynı anlama gelmediği ve aydın ile entelektüelin aynı kişi olmadığını söylemeliyiz. Aydın, modernleşen toplumlarda daha işlevseldir. İdeolojinin savunucusu olması ve söylem ile sahada bizzat bulunması itibariyle daha bilinen kişidir. Biz de okuyan ve yazan herkes entelektüeldir. Oysa entelektüel bunun çok ötesinde; idraki yüksek, bütün dünyayı okuma gayretine sahip, akledebilen ve bunu yaparken bir aidiyet kaygısı bulunmayandır. Geçim kaygısı ya da makam merakı ile çağın dışında bir söz söylemekten geri durmaz. Aydın ise daha sosyal ve ideolojik cemaatler ya da mahallelere abone olandır.

‘’Entelektüel, Avrupa tarihine özgü bir tiptir’’ der Besim Dellaloğlu. Bu açıdan değerlendirildiğinde bizim entelektüel arayışımızın sıkışmışlığı daha net anlaşılabilecektir. Modernleşme serüvenimiz bağlamında entelektüel arayışımız anlamlıdır. Ancak kendi entelektüelimiz diye bir aidiyet üzerinden gayretimiz pek anlamlı gözükmektedir.

Öte yandan entelektüel sabitesi olmayan, Edward Said’in söylediği çerçevede yalnızlık ile saf tutma arasında duran bir yerdedir. Entelijansiya sınıflar arasında boşluktur.

Bu açıdan değerlendirildiğinde maaş alan, aidiyeti bulunan bir entelektüelin bulunması makul değildir. Devletten maaş alan bir akademisyenin, zeki ve çok okuyor olması onun entelektüel özgürlük alanında bulunması için yeterli değildir.

Anadolu’da yaşayan ve bu zümreleri eleştirirken, yalnızca onlar gibi olmak için gayret gösterenler ise kültür patikalarımızdaki çukurlardır. Bu çukurlar, patikalarda gezinirken ayağımızın, içine düşmesine sebep olurlar. Hep o öteki gibi olmak gayreti tabir yerindeyse yüzyıllık bir yenilginin eseridir. Çevirme kavramlar ile etkinlikler, hatalı tamlamalar ile cümleler, yarım kalmış sözler ile metinler oluşturan bu kitle, yenilgiden kaynaklı ezilme duygularını yenemedikçe kültür patikalarımızda hep bir engel olmaya devam edeceklerdir.

Unvan, puan ve maaş kaygısının ötesinde mal sahibi olabilmek için bir takım ağlara erişim ile sosyal çevre edinimi, entelektüelliği bırakın; bu milletin değerleriyle savaşmanın bir yansımasından ibarettir.

İşten çok afiş, içerikten çok imaj çalışan bir kitlenin kendi düşünen sınıfına düşman olduğu da aşikardır. Öyle ki polemik yerine okumayı zenginleştirmek gerekirken, kitap çıkaranı değersizleştirmeye çalışarak; merkezde bulunanlarla kol kola pozlar verme gayreti yeterli bir delildir.

‘’Bazen iyi bir inziva taşra dedikoduculuğuna yeğdir.’’ diye okumuştum. Başkaları ne der? Korkusuyla yol yürünmeyeceği gibi başkalarına yaranmak için imaj çalışmak, kültür patikalarında yeni çukurlar açmaktır. Başkalarına imaj çalışırken de farklı zümrelere yaranmak için marjinal olanın değerli olduğu inancıyla pozlar vermek, yine başka bir çelişki yumağına işaret etmektedir.

Kendi güzergahımızda samimi ve mütefekkirler ile yol yürümeyi nasip etsin, Allah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eray Eroğlu Arşivi