Milli Teknoloji Hamlesi ve Milli Ekonomi

Türkiye’de son yıllarda ‘milli teknoloji hamlesi’ başlığında yürütülen çalışmalar ve özellikle ‘savunma sanayi’ alanında yürütülen projeler toplumun her kesiminde bir etki ve bilinç yaratmıştır. Bu alanalarda ortaya konan ürünlerin birçoğunun ulusal ve uluslararası etkilerinin somut olarak görülmesi, ciddi bir bilinç oluşmasını sağlamıştır. Oluşan bilinç insanları bir alanda konsolide ederken, akademinin, sanayinin ve üretimin de yön değiştirmesine sebep olmuştur. Özellikle son yıllarda daha alt yaş gruplarının ‘milli teknoloji hamlesi’ ve ‘savunma sanayi’ alanına duyduğu ilgi, onların teknoloji alanına yatırım yapma, bu konularda kendilerini geliştirme motivasyonunu artırmaktadır. Yapılan yatırımlar, gençlerin henüz o yaşlarda birçok teknoloji yarışmasına katılmaya iterken dünyanın takip ettiği teknolojilerde proje üretmelerini ve somut bir çıktı ile kendi ürettikleri ürünlere dokunmalarını sağlamaktadır.

Milli ekonomi ve milli üretim I.Dünya Savaşı yıllarında liberal vaatlerle iktidara gelmiş İttihat Terraki ekipleri tarafından uygulamaya konmuştur. ‘Refah hakkı’ndan önce ‘yaşam hakkı’ gelir, bakışı ve sloganıyla İttihat Terraki’nin ilk dönem liberal uygulamaları bırakılmış ve bir savaş ekonomisine geçiş yapılmıştır. Bu savaş ekonomisinin en temel dinamiği ise milli ekonomi uygulamaları olarak ortaya çıkmıştır. Burada partinin bakışıyla devletin de sırtını yaslayacağı yerli bir orta sınıfın oluşması yönündeki bir takım politikaları “Ey Türk! Zengin Ol!” diye atılan başlıkları doğurmuştur.

Sonraki yıllarda ise Nuri Killigil, Vecihi Hürkuş, Kirkor Divarcı ve Nuri Demirağ gibi isimler özellikle Cumhuryet döneminde bugünkü birçok projenin temellerini atmış ve dönemlerinin önemli çalışmalarını hazırlamışlardır. Ancak her birisi benzer senaryolar ile çalışmalarını devam ettirmekte engellenmiştir. Özellikle ‘Bakü Fatihi’ olarak bilinen Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Killigil’in sonu en acı olanıdır. Killigil tabancalarının sahibi olan ‘Bakü Fatihi’ fabrikasının yangının da ölmüştür. Ne acı tesadüf ki İlk roketimizi yapan Kirkor Divarcı’nın projeleri de bir yangında kül olmuştu. Bugün bunları artık daha fazla duyuyor olsak da çok yakın tarihe kadar birçoğumuzun ne yazık ki haberi dahi yoktu.

Komplo teorilerinin ötesinde bir gerçeklikle yaşanan olaylar silsilesine bakınca, inanılan komplo teorilerinden doğacak özgüvensizlikten ise bugün olduğu gibi yekün bir inançla her açıdan planlanmış çalışmalara odaklanmalıyız. Ancak bu isimleri unutmamak, kim olduğumuzu hatırlamak açısından da elzemdir.

Milli teknoloji hamlesinin en geniş kitleye yayılmasını sağlayan Teknofest’te bu sene bu ruhun daha geniş kitlelere yayıldığına bir kez daha şahit olduk. Liseli gençlerden üniversite öğrencilere kadar geniş bir yelpazede binlerce projenin hazırlandığını görmek büyük bir heyecan kaynağıdır. TOGG’un yanında duran elektirikli araçlara bakarken, gökyüzündeki akıncının hemen altında bulunan bir lisenin insansız hava aracını görmek bu heyecanın devam etmesi gerektiğinin göstergesidir.

Kızılelma,TCG Anadolu gibi projeler bu sene ön plana çıkmış olsa da esasında yalnızca savunma sanayi alanında değil, teknoloji başlığında her konuda önemli bir alanın açıldığını da görmek gerekiyor. Bütün bir meselenin savunma sanayi alanına sıkıştırmadan teknoloji alanındaki gelişmeleri desteklemek ve bunların alt yapısını oluşturmak gerekmektedir.

Bir hevesin ve sloganın ötesinde olan bu çalışmaların Türkiye’de 15 yaşındaki gençleri; roket, insansız hava aracı, akıllı şehir projeleri ve insanlık yararına yazılımlar gibi birçok alanda üretebilir hale getirdiğini unutmamalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eray Eroğlu Arşivi