Ötekileştirilen ve Öznelleştirilen Hakikat

İnsanın anlam arayışı, fıtratında olan varoluşsal sorgulamaları ve nihayetinde hakikat arayışı hakikat ötesi olarak ifade edilen dönemde de devam etmektedir. İnsanın soru sorma eğiliminin temelinde bir ‘hakikat arayışı’ ve varoluşsal bir merakın yattığını ifade edebiliriz. İnsanların cevap bulmaa adına yaptığı bu eylemlerin aslında bütün ilişkilerin inşasında ve toplumsal yapının ortaya çıkışında belirleyici faktör olduğunu görmekteyiz. Bu noktada, hakikatin ne olduğu ile ilgili arayış, aslında bizatihi insanların ontolojik sorgulamalarına denk düşmektedir. Üstelik hakikatin, gerçeklik ile ilgili temeldeki ayrımı da burada önem arz etmektedir. Gerçekliğin ontolojinin bir araştırma konusu olmasının yanında hakikatin aynı zamanda epistemolojinin de konusu olması bu anlamda önemlidir. Öyleyse bütün söylemlerimiz, iddialarımız ve ilişkilerimizin nasıl olacağını belirleyen ‘hakikat’ın neliği ile ilgili durumun bugün nasıl bir hal aldığını irdelemek durumundayız.

Belirsizliğin ve düzensizliğin hakim olduğu post modern dönemde, hakikatin var olup olmadığı tartışmalı bir hale gelmiştir ve var olduğu şüpheli olan bu hakikatin akılla bulunabileceğine olan inanç da sarsılmıştır. Bu yeni durum, tarihin ve bilginin kesintisiz bir ilerlemeye değil, kesintilere ve kopuşlara tabi olduğu sonucunu doğurmuştur. Artık tarihte, bilgi de göreceli bir hal almıştır. Öyleyse artık tek bir hakikatten bahsedilmesi pekte mümkün gözükmemektedir. Buradan itibaren artık her şey öznenin bakış açısına göre değişmekte ve öznenin önem arz ettiği post modern dönemde hakikat değişkenlik gösterebilmekte ya da daha doğru bir ifade ile bilinmesi pekte mümkün olmayan bir duruma evrilmektedir. Bu durum beraberinde hakikatin tek olma iddiasını ortadan kaldırarak yeni bir tabloya işaret etmektedir.

Hakikat ile ilgili tutum bu haldeyken literatüre giren ’post truth’ kavramı bu ilişkiler bağlamında kıymetlidir. Toplumun yönelimlerini ve yapısını belirlerken bu kadar etkin olan kavramın, bugünün iletişim şeklini anlama adına ziyadesiyle önemli olduğunu ifade etmeliyim. Hakikatin önemsizleştirilmesi şeklinde çevrilen kavramın aslında bugün ki tablonun ve siyasi söylemlerin anlaşılması adına zihin açıcı olduğu söylenebilir. Bu kavram yalan söylemek ile eş anlamlı değildir. Hakikatin önemsizleştirilmesinde ise çokça yalana başvurulur ve fazlaca yalandan faydalanabilir. Ancak bu yeni bir durumun hatta sürecin tanımını içermektedir. Öncelikle burada önem arz eden durum yalan değil bu yalanlar ya da gerçek olmayan söylemleri üreten otoritelerin karşısında, toplumun bu söylemlerin gerçek dışı ya da yalan olduğunu bilmesine rağmen bunu hakikat gibi kabul etmesidir. Bu minvalde bakıldığında aslında hakikatin itibarsızlaştırılma süreci aynı zamanda otoriteler ve toplum tarafından karşılıklı bir rıza ile inşa edilmektedir. Hatta bu rızasının da ötesinde kitleler, yalan olduğunu bildiği söylemler karşısında, sanki bu yalanlar doğru gibi pozisyon alıp onları savunarak sahip çıkmaktadırlar. Üstelik hakikatin önemsizleştirilmesinde temel nokta kitlelere yalan söylemek değil, onları nesnel veriler kullanmadan, duyguların açağrı yaparak, doğru ya da yanlış şeylere inandırmaktır. Kitleler de duygularına hitap eden söylemleri bir sorgulama/ soru sorma gereği hissetmeden kabul edip kendi rızasıyla savunmaya başlamaktadır. Bu sürece katkı sağlayan sosyal medya kullanımı ve yeni iletişim araçlarının ortaya çıkması da hakikatin önemsizleştirilmesi noktasında önemli bir yere sahip olmaktadır. Sosyal medya mercilerinde algoritmalar ile sizin ilgi alanlarınıza göre size önerilerde bulunulması bu duruma hizmet etmektedir. Öyleki aslında sosyal medya küreselleşme noktasında önemli bir yere sahipken bunun karşısında sizi, sizin gibilerle birlikte olmaya itmektedir. Önerileri sizin arkadaşlıklarınız ya da aramalarınız çerçevesinde gerçekleşince aslında kendi söylemlerinize daha fazla mahkûm edilmekte ya da sınırlandırılmaktasınız. Bu durum da sizin hakikat önemsizleştirilmesi sürecinde kabul ettiğiniz/özümsediğiniz söylemin savunuculuğunu yaparken sizin gibi bir yol izlemeyi tercih edenleri bulmanıza yardımcı oluyor. Bu da beraberinde önemsizleştirdiğiniz hakikatin savunuculuğunun perçinlenmesine sebep olmaktadır.

Bütün bu tabloya bakınca bugün insanın hakikat arayışının yeni bir hal aldığını görmekteyiz. Bu yeni halin otoriteler tarafından, kitleleri kontrol etmek adına kullanılması da bu durumu daha da dikkat çekici bir boyuta taşımaktadır. Oysa otoritenin iddialarının daha uzun vadeli olabilmesi ve küresel boyuta taşınabilmesi için hakikat vurgusunun önemli olduğunu düşünmekteyim. Güncel politik söylemlerin arkasında yatan temel motivasyonun da bu anlatılan hakikatin itibarsızlaştırılması olduğunu da söyleyebiliriz. Öyleki bundan kaynaklı olarak toplumun ‘ötekine’ daha tahammülsüz olduğu bir yapıyı da görmekteyiz. Bunun da ötesin de hakikatin öznenin bakışına indirgenerek itibarsızlaştırılması, toplumun anlam değer dünyasındaki kavramların da içini boşaltmaktadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eray Eroğlu Arşivi