Bayramı Hakkıyla Yaşarsak Coşkuya Döner!

Bayramı Hakkıyla Yaşarsak Coşkuya Döner!
 Muhabir
İslam dünyası 11 ayın sultanı Ramazan'ı hayırda ve ibadette yarışarak manevi bir iklimde ağırladı. Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ramazan Altıntaş "Ramazan’da kazanılan güzelliklerin diğer aylarda da devam ettirilmesi gerek" dedi.

Ramazan ayının Müslümanları günahlardan arındırdığını ve manevi zenginliklerini artırdığının altını çizen Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ramazan Altıntaş, “Ramazan ayı İslam'da Müslümanların ibadette yoğunlaştığı bir aydır. Hem Ramazan orucunu tutarak hem de akşamları teravih namazı kılarak, gerekse hatmi şerifler okuyarak Müslümanlarda bir arınma, bir durulma meydana gelir. Ruhlarda bir saflaşma ve ötekine yani yoksula, yetime, kimsesizlere sahip çıkma, yardımlaşma ve paylaşma ahlakının arttığı bir aydır aynı zamanda. Bu açıdan baktığımız zaman orucun en büyük çıktısı Müslümanların takvaya erişmeleridir. Takva da zaten günahlardan arınmak demektir. Ramazan ayı bir nevi bizleri günahlardan arındırma vesilesi olması hasebiyle de Müslümanların hafiflediğini, manevi dünyalarının zenginleştiği ve olabildiğince cömertliklerinin zirve yaptığı bir ay olması hasebiyle toplum olarak da gerçekten ahlaki değerleri içselleştirmiş bir toplum meydana getirir. Bu yönüyle hem birey olarak hem de toplum olarak toplumsal arınma geçirdiğimiz, asayiş berkemal olduğu bir ay haline gelir” şeklinde konuştu.

1200x627-ramazan-bayrami-mesajlari-2022-resimli-ramazan-bayrami-mesajlari-1650519153273.jpg

11 AYIN SULTANI DİĞER AYLARI YÖNETMELİ

Ramazan ayına diğer on bir ayda da bizi yönetsin diye on bir ayın sultanı denildiğini belirten Altıntaş, “Esas olan Ramazan ayından sonra bu ayda kazandığımız güzellikleri taşıyabilmektedir ki zaten biz de Türkçemizde Ramazan ayına on bir ayın sultanı deriz. Sultan demek yönetici demektir. O zaman şunu söylemiş oluyoruz Ey Ramazan ayı! Ey Sultan! Bizi Ramazandan sonraki aylarda da yönet anlamına gelir. Bu konuda bir İslam büyüğünün söylediği bir söz var diyor ki: “Bir kimsenin Ramazan ayı düzgün geçerse senenin diğer ayları da düzgün geçer.” Demek ki Ramazan ayında edindiğimiz bu ahlaki güzellikleri esas olan sadece bir ayla sınırlandırmak değil diğer on bir ayda da bunu yapabilmektir. İslam'ın da en büyük amacı budur diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

14420-belediyemizden-hem-ihtiyac-sahiplerine-hem-de-20220414102724-uskudar-fotogaleri-800x600-001.jpeg

YARDIMLAR RAMAZANDAN SONRA DA DEVAM ETMELİ

İhtiyaç sahiplerine yapılan yardım ve desteklerin sadece Ramazan ayına indirgenmemesi gerektiğini söyleyen Altıntaş, “Müslümanlar zekâtlarını, sadakalarını, fitrelerini ve hediyelerini Ramazan ayına haslediyorlar. Aslında bunlar sadece Ramazan ayında verilecek ibadetler değil. Ramazan ayının sonunda da bunu verebiliriz, devam ettirebiliriz. İslam'da yardımlaşma ve dayanışmaya katkı sağlayacak başka kalemler de vardır. Bunlardan birisi de infaktır. İnfak da harcama demek, paylaşma manasına gelir ki her zaman Müslüman, diğer aylarda da toplumda ihtiyaç sahipleriyle dayanışma içerisine girmeli, onların maddi ve manevi olan ihtiyaçlarını varlıklı Müslümanların karşılaması gerekir. Zaten bizim milletimiz alicenap bir millettir, cömert bir millettir, Kerîm bir millettir. Gerçekten de toplumumuzda yoksula, yetime, kimsesizlere sadece kendi toplumumuz da değil, Türkiye'nin de dışına taşarak ‘Kardeşlik sınır tanımaz’ sloganıyla hareket ediyor ve bütün yardım kuruluşlarımız da bunu görüyoruz. Dünyanın değişik bölgelerinde de ihtiyaç sahibi olan insanları gözetiyorlar. Bugün için bizim en büyük ıstırap kaynağımız mustarip olduğumuz yer Gazze’dir. Gazze konusunda, Filistin konusunda da yardımlarımızı Ramazan ayıyla sınırlandırmamak gerekiyor. Asıl Ramazan ayından sonra daha fazla buraya yardım etmemiz gerekiyor. Cenab-ı Hak'tan duamız en kısa zamanda Gazze'de bir ateşkesin sağlanması ve ateşkesle birlikte de Gazze'nin yeniden ayağa kaldırılması konusunda bütün dünya Müslümanlarına bu konuda çok büyük görevler düşeceğine inanıyorum. Çünkü Gazze yeniden kurulacak. Bu insanların sadece barınma ihtiyacını değil, yani giyinme ihtiyacından tut, yeme içme ihtiyaçlarına, iş alanlarına varıncaya kadar her alanda bizlere yardım etme konusunda görevler düşüyor. Bu millet zaten aşını, ekmeğini onlarla da paylaşacaktır” ” diye konuştu.

v69bwe2y-400x400.jpg

YARDIM YAPARKEN YAKIN ÇEVRE UNUTULMAMALI

Son dönemlerde yardımların çoğunlukla Sivil Toplum Kuruluşları üzerinden yapıldığına ve bu durumun ihtiyaç sahibi yakın akraba ile varlıklı ailelerin arasını açtığına dikkat çeken Altıntaş, “Kuranı Kerim’de Cenab-ı Hak yardım ederken “Ve ati zel kurba” der yani yakınlarınıza verin der, yakın akrabalardan başlayın der. Bugün dünyevileşme hastalığına yakalanır olduk. Allah yardımların önce yakın akrabalarımızın yoksullarından başlatılmasını istiyor. Yakın akrabalardan ihtiyaç sahibi kimler varsa varlıklı insanlar önce oradan başlamalı. Herkes kendi yakın akrabalarını yoksul ihtiyaç sahiplerini gözetirse zaten toplumda ihtiyaç sahipleri azalacaktır. Ama bizler son dönemlerde bu zinciri biraz kopardık gibi geliyor. Yardımlarımızı Sivil Toplum Kuruluşları(STK) üzerinden iletmeye çalışıyoruz fakat bu yakın akrabalarla olan ilişkilerimizde de bir kopma meydana getiriyor. Tamam, sivil toplum kuruluşlarına da yardım edelim o kuruluşlar üzerinden bir köprü olarak onları görüp yardımlarımızı iletelim ama çevremizdeki sokağımızdaki köyümüzde, kentimizdeki ihtiyaç sahiplerini de unutmadan bunu yapmamız gerekiyor. Kur'an-ı Kerim'de yakın akraba, uzak akraba diye bir kavram var. Biz yakın yoksullar, uzak yoksullar her ikisini birlikte gözeterek bu yardımlaşma ve dayanışma ibadetimizi yerine getirmeliyiz. Bu İslam'ın bizden istediği en önemli görevler arasındadır” sözlerini kullandı.

ramazanbayrami2.jpg

BAYRAMI HAKKIYLA YAŞARSAK COŞKUYA DÖNER

Bayramı tatil fırsatı olarak değerlendirmenin ilerleyen zamanlarda toplumumuzda problem haline gelebileceğini ifade eden Altıntaş, “Bayramlar geldiği zaman insanların evinde bekleyerek akrabalarıyla, komşularıyla, eşiyle dostuyla bayramlaşmak yerine çoğu zaman tatile gittiklerini görüyoruz. Bayram tatille geçiriliyor, bayram bir tatil havasına büründü. İnsanlar evini terk ediyor deniz kenarlarına, sahil şehirlerine tatil yapmaya gidiyorlar. Bu ailelerin çocukları var, torunları var. Şimdi bu çocuklar büyükanne, büyükbaba, ebe, dede, amca, dayı, teyze bunları görmüyor. Çocuklarımıza bayram havasını yaşayamıyoruz. Dolayısıyla bu çocuklar bir nevi dini hayattan da koparılıyor. Örflerimizden, adetlerimizden de koparılıyor. Hâlbuki biz geleceğimizi bu genç nesillerimize emanet edeceğiz. Eğer nesillerimiz bayram nedir, bayramlaşma nedir, büyük nedir, küçük nedir, örf, adet gibi gelenek göreneklerimizden değerlerimizden uzak yetişirse bu toplumun başına ileride problem de olabilir. Dolayısıyla bizim en büyük arzumuz lütfen bayram günleri çocuğumuzla evlerimizde oturalım. Torunlarımızla, büyüklerimizle birinci nesil, ikinci nesil büyük aileyi bir araya getirelim. Yeme içme kültürümüz, büyüklerin ellerinden öpme, büyüklerin küçüklere olan sevgisi onlara harçlık vermesi, güler yüz göstermesi nesiller arasında meydana gelecek kopukluğu da önler ve aynı zamanda muhabbeti de, aradaki bağlılığı da güçlendirir, kuvvetlendirir. Hem aile yapılarımız güçlenir, hem millet varlığımız da güçlenir. Buna dikkat edilmesini istiyorum. Hiç olmazsa annelerimizi, babalarımızı eğer uzakta isek mutlaka telefonla aramalıyız. Sadece mesaj göndermek de doğru değil onun sesini duyalım. Artık telefonlarımız görüntülü hale geldi. Hem onları görelim hem de selamlayalım. Büyüklerimizi ziyaret edelim, hastalarımızı ziyaret edelim. Mümkünse huzur evlerine gidelim, hastanelere gidelim. Oralardaki insanları da yalnız, garip bırakmayalım. Bayram bizim için bu şekilde olursa bir bayram olur, coşkuya döner. Toplum fertleri de birbirine karşı sevgi, saygı ile dostluğu korumakla daha güçlü, daha huzurlu, daha mutlu hale gelir” şeklinde konuştu.

62513d5de4bfdc1c049c35ce.jpg

Müslümanların Doğu Türkistan, Kırım, Arakan ve Gazze’de yaşadığı zulüm sebebiyle Ramazan Bayramı’nın buruk geçeceğini söyleyen Altıntaş, “Ramazan Bayramı’na buruk girdik. İslam dünyasının durumuna bakıyoruz. Doğu Türkistan'da Müslümanlar hala Çin'in zulmü altında. Doğu Türkistan’ın Gazze'den farkı yok. Kırım'da Müslümanlar aynı şekilde zulme uğruyor. Keşmir Müslümanları hala Hint baskısı altında yaşıyor. Arakan'da bir düzelme yok. İnşallah biz bu bayrama Filistin'de bir ateşkesin imzalanmasıyla gireriz barış gelir. Bu duygularla gerek yurtiçinde ve gerekse yurtdışında bulunan bütün soydaşlarımızın, kardeşlerimizin bayramlarını tebrik ediyorum. Cenab-ı Hak bu bayram coşkusunu memleketimizden, İslam âleminden hiç eksik etmesin. Bizleri daima bir beraber kardeş kılsın. Birliğimizi, dirliğimizi bozmak isteyenlere karşı da Yüce Allah fırsat vermesin” ifadelerini kullandı.

-Büşra GÜLTAŞ