Kurban Bayramı'nda 23 vakit bunu yapmanız gerekiyor!

Kurban Bayramı bizlere Hz. İbrahim ve İsmail’in teslimiyetini ve kulluktaki üstün hâllerini hatırlatırken Allah’ın her şeyi insanlara musahhar kıldığını fiilen gösterip bunlardan usûlünce istifâde ve infak etmeyi öğretir. Zira, Allah’ın verdiği nîmetlerden faydalanmamak doğru olmadığı gibi, onları israf etmek de son derece yanlıştır. Bunun için İslâm kurbanı emretmiş, ancak diğer taraftan da isrâfı ve hayvanlara eziyeti yasaklamış, hatta belli bir yaş sınırı koymuştur. Kurban, insanı cimrilik ve mal sevgisinden kurtarır. Toplumdaki kardeşlik, yardımlaşma, paylaşma ve fukarayı sevindirme duygularını geliştirir. İnsanları muhabbet ve merhametle birbirine bağlar. Allah’ın nîmetlerinden bütün kullarının istifâde etmesini sağlar. Toplum hâlinde yerine getirilen ferdî ve ictimâî ibadetlerle Allah’ın rızâsını kazanmaya ve O’na yaklaşmaya vesîle olur. Peki, Kurban Bayramı’nın faziletleri nelerdir?
KONYA İL MÜFTÜLÜĞÜ’NDEN GAZETEMİZİN EDİNDİĞİ BİLGİLERE GÖRE,
Kurban Bayramı, İslam ümmetinin birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularını en yoğun şekilde yaşadığı müstesna zaman dilimlerinden biridir. Bu bayram, aynı zamanda Allah’a kulluğun, teslimiyetin ve takvanın zirveye çıktığı bir ibadet mevsimidir. Kurban ibadeti, Hz. İbrahim’in (a.s.) sadakati, Hz. İsmail’in (a.s.) teslimiyeti ve her Müslüman’ın Allah’a olan bağlılığını yansıtan sembolik bir davranıştır. Bu ibadetle birlikte insanlar arası paylaşma ve yardımlaşma da artar. Kurban etlerinin üçe taksimi - bir bölümü ihtiyaç sahiplerine, bir bölümü akraba ve komşulara, bir bölümü de kurban sahibine - toplumda sosyal dayanışmayı güçlendirir. Aynı zamanda bayram günleri Müslümanların namazla, tekbirle, ziyaretle ve ikramla bir araya geldiği; gönüllerin yumuşadığı, kırgınlıkların sona erdiği müstesna günlerdir. Öte yandan kurban, Kur'ân-ı Kerîm, Sünnet ve icmâ ile sabit bir ibadet olup hicretin ikinci yılında meşru kılınmıştır. Kur'ân-ı Kerîm’de şöyle buyrulmaktadır: “Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.” (el-Hac, 22/28), “Her ümmet için Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık.” (el-Hac, 22/34). Sahih hadis kaynaklarında yer alan rivâyetlerde, Hz. Peygamber (s.a.s.), Kurban Bayramında Allah katında en sevimli ibadetin kurban kesmek olduğunu, kurbanın kesilir kesilmez Allah katında makbul olacağını ve kurban edilen hayvanın boynuzu, tırnağı da dâhil olmak üzere her şeyinin kişinin hayır hanesine yazılacağını ifade etmiştir (Tirmizî, Edâhî, 1 [1493]; İbn Mâce, Edâhî, 3 [3126]). Nitekim kendisi de kurbanın meşru kılınmasından itibaren vefat edinceye kadar her yıl kurban kesmiştir (Tirmizî, Edâhî, 11 [1506-1507]; bkz. Buhârî, Hac, 117, 119 [1712, 1714]; Müslim, Edâhî, 17 [1966]). Ayrıca hicretin ikinci yılından günümüze kadarki süreçte Müslümanların kurban kesmeleri, bu konuda görüş birliği olduğunu da göstermektedir.
SON GÜNE KADAR KURBAN KESİLEBİLİR
Kurban kesim vakti, bayram namazı kılınan yerlerde bayram namazı kılındıktan sonra; bayram namazı kılınmayan yerlerde ise fecirden (sabah namazı vakti girdikten) sonra başlar. Hanefîler'e göre bayramın 3. günü akşamına kadar devam eder (Merğinânî, el-Hidâye, 7/154). Bu süre içinde gece ve gündüz kurban kesilebilir. Ancak kurbanların gündüz kesilmesi daha uygundur. Şâfiîlere göre ise bayramın 4. günü gün batana kadar kurban kesilebilir (Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, 4/383; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-müctehid, 1/436).
VEKÂLET SÖZLÜ YA DA YAZILI VERİLEBİLİR
Kişi, kurbanını bizzat kesebileceği gibi vekâlet yoluyla başkasına da kestirebilir. Zira kurban, hac ve zekât gibi mal ile yapılan bir ibadettir; mal ile yapılan ibadetlerde ise vekâlet caizdir (Kâsânî, Bedâi‘, 5/67; Mevsılî, el-İhtiyâr, 5/21; Remlî, Nihâyetü’l-muhtâc, 8/132). Nitekim Hz. Ali’nin (r.a.) şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Resûlullah (s.a.s.), (kendisi adına) develer kesilirken başında durmamı, derilerini ve sırtlarındaki çullarını paylaştırmamı emretti ve onlardan herhangi bir şeyi kasap ücreti olarak vermeyi bana yasakladı ve ‘kasap ücretini biz kendimiz veririz’ buyurdu.” (Müslim, Hac, 348-349 [1317]; bkz. Buhârî, Hac, 120-122 [1716-1718]). Vekâlet, sözlü veya yazılı olarak ya da telefon, internet, faks ve benzeri iletişim araçları vasıtasıyla verilebilir. Vekil tayin edilen kişi veya kurum aldığı vekâleti gereği gibi yerine getirmelidir. Kurbanın yurt içinde başka bir ilde ya da yurt dışında kesilmesinde sakınca bulunmamaktadır. Kurban fiyatlarının kesilen ülkeye göre az veya çok olması bu durumu değiştirmez. Ancak yaşadığı yerde muhtaç ve fakirler varsa kişinin, kurbanını orada kesip dağıtması daha uygun olur. Çünkü kişinin yaşadığı yerdeki fakirlerin ve komşuların onun üzerinde hakları vardır.
KURBAN SONRASI ŞÜKÜR NAMAZI KILINABİLİR
Esas olarak kurban namazı diye bir namaz yoktur. Bu namazın dinî bir gereklilik olduğu inancı veya kanaati yanlıştır. Ancak kişi nâfile namaz kılınması mekruh olmayan bir vakitte, sebepli veya sebepsiz dilediği kadar nâfile namaz kılabilir. Kurban kesen kişi de böyle bir ibadeti yapma imkânına kavuştuğu için Allah’ın verdiği nimete şükür olarak iki rek'at nâfile namaz kılabilir.
23 VAKİT TEŞRİK TEKBİRİ VACİP!
Hz. Peygamber’in (s.a.s.), kurban bayramının arefe günü sabah namazından başlayarak bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar, ikindi namazı da dâhil olmak üzere farzlardan sonra teşrik tekbirleri getirdiğine dair rivâyetler vardır. Buna göre Hanefîlerde tercih edilen görüşe göre arefe günü sabah namazından bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar 23 vakit, her farz namazın ardından teşrik tekbiri getirmek, kadın erkek her Müslümana vaciptir. Teşrik günlerinde kazaya kalan namaz aynı günlerde kaza edilirken teşrik tekbirleri de getirilir. Teşrik günleri çıktıktan sonra kaza edilmeleri hâlinde ise tekbir getirilmez. Namaz kaza edilmedikçe tekbirler kaza edilmez. Şâfiî mezhebine göre ise teşrik tekbirleri sünnettir. Teşrik sözlükte “doğuya doğru gitmek; eti parçalayıp kayalar üzerine sererek güneşte kurutmak; yüksek sesle tekbir almak” anlamlarına gelir. Terim olarak ise zilhicce ayının muayyen günlerinde farz namazların ardından özel lafızlarla tekbir getirmeyi ifade eder. Teşrik Tekbiri: “Allâhü ekber, Allâhü ekber, lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber. Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd.” “Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir. Allah’tan başka ilâh yoktur. O Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir. Hamd Allah’a mahsustur.” Hz. Peygamber (s.a.s.)’in, Kurban bayramının arife günü sabah namazından başlayarak bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar (ikindi namazı da dâhil), farzlardan sonra teşrik tekbirleri getirdiği rivayet edilir. (Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, III, 315) Hanefîlerde tercih edilen görüşe göre belirtilen bu 23 vakitte, her farzın ardından teşrik tekbiri getirmek, kadın erkek her Müslümana vaciptir. Teşrik günlerinde kazaya kalan namaz aynı günlerde kaza edilirken teşrik tekbirleri de getirilir. Teşrik günleri çıktıktan sonra kaza edilmeleri hâlinde ise tekbir getirilmez. Şâfiî mezhebine göre ise teşrik tekbirleri sünnettir. Bu tekbir, hem cemaatle, hem de tek başına kılana, yolcuya, yolcu olmayana, erkeğe ve kadına vaciptir. Teşrik tekbirinin selamdan sonra ara vermeden alınması gerekir. Eğer kişi selamdan sonra konuşur veya camiden çıkarsa artık tekbir almaz. Teşrik tekbirleri günlerinde kılınmayan namazlar Teşrik günlerinde kaza edilirse, Teşrik tekbirlerini almak gerekir. Teşrik günleri çıktıktan sonra kaza edilirse tekbir alınmaz.