İstihbarat ve Paradigma Dönüşümü

Bilinmeyen her zaman en çok ilgi görendir. Bilmek, insanın en önemli hasletlerinden birisidir. Bilinmeyen, hep gücünü korur. Gizem en büyük güç alanlarının merkezindedir. İnsanın, mistik olanla kurduğu ilişki hem merak hem de bir korku barındırır. Mistik olana bağlanma ve gizemli olandan çekinme iç içe geçmiş bir hali ifade etmektedir. İnsanın ‘’merak’’ dürtüsü girift bir durum iken merak eden insan esasında gizemli/mistik olanla hayranlık barındıran bir bağlanma yaşar. Bu bağlanma hayranlıkla birlikte bir ürkme/çekinme barındırır. Tabi, bilinmeyen üzerine ahkam kesmek de bir o kadar kolaydır.

Türkiye’de İstihbarata duyulan merak esasında biraz böyle bir bilinmeyen ilişkisi barındırır. Milli İstihbarat Teşkilatımızın Başkanı Hakan Fidan’ın Dış İşleri Bakanı olarak atanması sonrasında ana akım medya ve sosyal mecralarda sesi üzerinden atılan başlıklar bunun en bariz ve güncel örneklerinden bir tanesi olarak kabul edilebilir. Daha önce TİKA Başkanlığı döneminde yapmış olduğu kimi konuşmaların internette var olmasına rağmen, Dış İşleri Bakanlığı’nın devir törenindeki konuşmasının bir merak ve gizemin ortadan kalkması şeklinde servis edilmesi burada oluşan ilişkiye güzel bir örnektir. Sosyal medyada bir takım efekt programları ile yapılan benzetmeler ise işin başka bir boyutuna işaret etmektedir.

Türkiye’de kurumsal yapısı ve gücü ile tarihsel kökleri en sağlam kurumu olan Milli İstihbarat Teşkilatımızın, paradigma değişimi şeklinde ifade edilen Başkanlık dönemi Hakan Fidan’a aittir. Son dönemde yaptığı operasyonlar ve Türkiye’nin ulusal/uluslararası çıkarları için çok aktörlü hamle kabiliyeti ile MİT, toplum açısından da çok daha önemli bir yere yerleşmiştir. Dış politikada aktif, ülkemizin küresel iddialarında bir zat sahada olduğunu bizlere aktarıldığı kadar görebilmekteyiz.

Türk dizi tarihinin belki de kritik yerine sahip Kurtlar Vadisi dizisine duyulan ilgi toplumumuzun istihbarata olan ilgisinin en önemli göstergelerinden biridir. Deli Yürek, Kurtlar Vadisi gibi diziler ve bu diziler bağlamında ortaya konan kitaplar, Türkiye’de alana duyulan merakın boyutunu göstermektedir. Ancak mistik ve gizemli bir anlatıyla sürdürülen bu merak ve ilgi konunun başka zeminlerde değerlendirilmesine sebep olmaktadır.

Süleyman Askeri, İpsiz Recep, İngiliz Kemal, Topal Osman ve Kuşçubaşı Eşref’in tarihi açıdan çok çalışılmamış olsa da haklarında birçok anlatılanın olması da bu merakın başka bir boyutu olarak kabul edilebilir. -Tam burada Kuşçubaşı Eşref ile ilgili Polat Safi’nin ‘’Eşref Kuşçubaşı’nın Alternatif Biyografisi’’ kitabını tavsiye ederim.-

İstihbarat diplomasisi, Proaktif Strateji ve Operasyonel açılım başlıkları ile değerlendirilen istihbaratımızın dönüşümü; Küresel iddialarımıza hizmet konusunda ciddi bir entegrasyona işaret etmektedir. Bu açıdan uzun yıllardır, mistik ve dizi senaryosu çerçevesinde değerlendirilen alan artık reel düzlemde görülmektedir. Alanda yapılan akademik çalışmalar bağlamında Yavuz Grubu, Mim Mim Grubu, Karakol Cemiyeti, Teşkilatı Mahsusa ve Milli Emniyet Teşkilatı gibi yapıların üzerine koyarak köklü ve kurumsal bir geçmişi olan MİT’in, yalnızca içeride bir güvenlik kaygısı ile değil küresel ölçekte gıda sorunundan, siber alana kadar geniş bir yelpazede görev icra ettiği ifade edilmektedir.

Güvenlik odaklı klasik istihbarat algısının değiştiği bir dünyada ‘’kültürel istihbarat’’ ve ‘’antropolojik istihbarat’’ gibi yeni kavramlar/çalışma yöntemleri ortaya çıkmaktadır. İstihbarat diplomasisi de bunlardan bir tanesidir.

Hakan Fidan’ın Dış İşleri Bakanı olması sonrasında akademik çalışmaları, kitapları ve konuşmaları ile takip ettiğimiz İbrahim Kalın’ın MİT Başkanı olması da bu açıdan önem arz etmektedir. Daha önceki birçok yazımda referans verdiğim İbrahim Kalın’ın, dünya okuması ve Medeniyet iddialarımız üzerine ortaya koyduğu sistematik; dünya siyasetindeki yerimizin kültürel istihbarat ve istihbarat diplomasisiyle kökleşeceğini göstermektedir. Küresel Medeniyet iddialarımız bağlamında yeniden okuma ve ‘’Dünya Beşten Büyüktür’’ şeklinde ortaya konmuş bir paradigma dönüşümü menziline daha yaklaşacak denebilir.

Antropoloji alanının da ideolojik bir temelle tarih yazımı açısından kullanıldığını biliyoruz. İstihbarat faaliyetlerimizin, küresel medeniyet ve güç iddialarımıza tam anlamıyla hizmet etmesi açısından bu alandaki çalışmalarımızın da yeterli seviyeye gelmesi gerekmektedir.

Bu açıdan başka bir yazımızda daha derin yer vereceğimiz, Prof. Dr. Güngör Karauğuz hocamızın Kur’an Arkeolojisi başlığında bir yöntem teklifinde bulunduğu çalışmalarının da bu konudan bağımsız düşünülmemesi gerektiği kanaatindeyim. Bir bütün olarak çok daha geniş bir yelpaze de Küresel iddialarımızı sağlamlaştırmamız gerekmektedir.

Yazıma son verirken MİT’in teknoloji temelli proaktif bu dönüşümüyle birlikte birçok genç arkadaşımın kurumda çalışma hevesinin arttığına şahit olmaktayım. Bu merakında girişte bahsedilen biçiminden dönüşmesi adına teşkilatımız bir sosyal medya açacak mı, yeni MİT Başkanımız sosyal medyayı kullanmaya devam edecek mi? ve Dış İşleri Bakanı olan Hakan Fidan, daha aktif biçimde ana akım medya ve sosyal mecralarda bulunacak mı? soruları da merakımızı artırmaktadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eray Eroğlu Arşivi