Seyyid Mahmud Hayrani Kimdir?

Bu hafta sizlere Konya’nın Akşehir ilçesinde medfun olan Seyyid Mahmud Hayrani’den bahsetmek isterim.

Bilindiği üzere Türklerin Anadolu’yu yurt edinmeleri ve burada kalıcı hale gelmeleri üç merhalede gerçekleşmiştir. İlki arayış, ikincisi yurt edinme ve sonuncusu Türkleştirme ve İslamlaştırma olarak kabul görmektedir. Bu süreç Türkmenistan coğrafyasında başlayan Moğol istilası neticesinde Anadolu ‘ya hızlı bir göç hareketinin başlamasına sebep olup bu durum esnasında tasavvufî zümreler de Anadolu’ya gelmiş ve 13. yüzyıl Anadolu’su bu farklı zümreler için bir sığınak olmuştur. Bunlardan biri de Seyid Mahmud Hayranî’nin ailesidir.

Dönemin kaynaklarında Hayranî’nin isminin geçmesine rağmen hayatı ile ilgili net bir bilgi bulunmamaktadır. Mevcut kaynaklarda tam adı Seyyid Mahmud Hayrânî, Seyyid Mahmud bin Mesud, Seydî Mahmud ve Seyyid Mahmud Hayrân olarak geçmektedir. Hz. Muhammed’in soyundan geldiği bilinen Hayranî bu sebeple seyyid ünvanını taşımıştır.
Babası Selçuklu Devleti’ne uzun yıllar hizmet etmiş Mesud Paşa’dır. Akşehir’de bir zaviyede ikamet eden Mahmud Hayranî, Kadı İzzeddin ve Emir Yâvî medreselerinde müderrislik yapmış bir alimdir. Diğer tasavvufi oluşumlara da yakın olması hasebiyle kendisinin Mevlevî, Yesevî yahut Bektaşî olduğu hususunda görüşler bulunmaktadır.

Bir süre Hazreti Mevlâna’nın yanında kalmış, hizmetinde bulunmuş ve kendisinden feyz almıştır.Mahmud Hayrânî’yi çok seven Hazreti Mevlâna, vefatına kadar onu hiç unutmamış, gelip gidenlerden hep sormuştur. Yine aynı şekilde Hacı Bektaşî Veli ile de bir araya gelmiştir. Vilâyetnâme’de adı Hacı Bektaş’ın vefatı sırasında yanında bulunanlar arasında zikredilmektedir. Hem Mevlevilik hem Bektaşilik öğretilerinden etkilendiği, tüm ilmi birikimi ile Akşehir’de bir tekke kültürü oluşturduğu ve onun öğretilerinin bir tasavvuf akımı halinde gelerek günümüze kadar ulaştığını söyleyebiliriz. Onun torunları 14. yüzyıla kadar Rufaî’lere bağlanmış, bu yüzyılın başında ise Hacı Bektaşî Veli tarikatına bağlanmışlardır.


Pek çok kerametinden bahsedilen Hayrani, 667/1268 yılında vefat etmiştir. Sultan Dağı’nın eteklerinde, şimdilerde yok olan Akşehir kalesinin içine defnedilmiştir. Türbede kendisinin, kardeşi Necmeddin Ahmet ve torunu Seyit Ali’nin kabirleri bulunmaktadır. Sanduka kitabesinin Türkçesi şöyledir:

“ Velilerin kutbu mesut şehit, merhum ve mağfur senedim ve efendim Seyyid Mahmud İbni Mesut H. 667 yılında ölmüştür. Allah’ın geniş rahmeti üzerine olsun.”

Sayın Uz, türbede mevcut Türk ahşap işlemecilik ve oymacılık sanatının şaheseri olarak kabul edilen üç veya dört sanduka, Konya’da oturan Alman Konsolosu’nun teşviki ile bir Ermeni tarafından çalınmış, bunlar yurt dışına çıkarılırken, ikisi yakalanarak İstanbul’da Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’ne kaldırılmıştır. Sanat özelliği taşıyan Seyyid Mahmud Hayrani Türbesi’nin daha sonra yapılan Mevlâna Türbesi’ne örnek olduğu veya aynı mimarın elinden çıkmış olabileceği ihtimali üzerinde durulmaktadır.

İlimizde bulunan büyüklerimizin kıymetlerini bilip himmetlerine lâyık olabilmek duası ve ruhaniyetlerine birer Fatiha hediye etmek temennisiyle.

Sevgi ve saygı ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Özel Arşivi