
Misafir Yazar / Yusuf ÇİMEN
Kur Şirketi Dön Köşeyi
Üretiyorum, üretiyorsun, üretiyorlar…
Evet birçoğumuz üretiyoruz. Sanayilerin büyüğü, küçüğü, ortancası hepsi dolu. Kiralık işyeri bulmak zorlaştı, kirayı karşılayabilmek zorlaştı; kiradan kurtulup kendi işyerine sahip olmak mı? belki hiç bu kadar zor olmamıştı.
Çok şükür memleketimin her sanayisinde ışıklar yanıyor, sesler yükseliyor. Arı kovanı gibiyiz bu günlerde. Her esnafın ve çalışanın temel derdi 2 basamaklı. İşlere yetişemiyoruz ama parayı da yetiremiyoruz. Bunca iş, koşturma, kovalamaca, hengame… Akşam olunca eve zor atıyoruz kendimizi, birçoğumuz ailesinin hakkı olan enerjiden çalarak geçimini devam ettirebiliyor. Malımızı, emeğimizi satarak değil; ömrümüzden satarak gelir elde ettiğimiz günleri yaşıyoruz hep birlikte.
Gerçekten bizim bu kadar çok şirkete, üreticiye ihtiyacımız var mı? Bu şirketleşme sürdürülebilir mi?
Ne kadar katılırsınız bilmiyorum ama benim cevabım net “HAYIR”.
Üretime karşı falan değilim, karşı olduğum şey birbirinin aynı olan, rekabeti fiyatla, fiyatlandırmayı da sadece malzeme ve zamanla ölçen üreticilerin çoğalması. Yoksa, pazara girip inovatif ürünlerle, teknolojiyle, kaliteyle adından söz ettirecek her girişime sonsuz saygım; memleketime katma değer oluşturan herkese de minnet borcum var.
Hani çarpık kentleşme diyorlar ya, çarpık ticarileşme de bu olsa gerek. Belki dünyanın mitoz bölünmeyle en fazla şirket çoğaltan milletiyizdir. Halbuki memleketimin artık basma kalıp standart girişimciye ihtiyacı yok. Maliyet hesaplaması yapamadan, rakibin fiyatına göre fiyat veren, ve verdiği her fiyatta “yarısı maliyet olsaaa..” diye cümle kuran kimseye tahammülü bile yok.
Bu şirketlerin sayısının artması üretkenliği değil; katma değeri gün be gün düşen bir sektörü, tahsilatı gittikçe zorlaşan ve hatta parasını kaybeden tedarikçiyi, hak ettiği ücreti alamayan çalışanı, maliyet dengelemek için kalitesinden taviz verilmiş ürünleri ve nihayetinde mutsuz müşterileri, mutsuz aileyi, getiriyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi ülkemizin o sektörle ilgili küresel algısını olumsuz etkiliyor.
Halbuki bu ülkede kaynak yapmanız için, montaj yapmanız için, yemek yapmanız için mesleki yeterlilik gerekir. İlginçtir ki şirket kurmanız için yeterlilik aranmaz. Şirket kurmak için sınava girmezsiniz, kar, zarar, maliyet, yönetim gibi sorularla hiç muhatap olmazsınız. Ya bunları bileceksin ya da bunları bilenle geleceksin denilmez.
Bazı ülkelerde zarar beyanı suistimal edilemez çünkü üst üste zarar beyanında devlet sizi işi yapamamakla itham eder ve kapatmanızı ister. Tekrar aynı işi yapmak için başka şirket kurmayı düşünmeyin bile. Olay sebebiyle sonucuyla gayet sade. Şirketler kar elde etmek için kurulurlar, vergi veremeyecek kadar kar etmiyorsa, sürekli zarardaysa sektörden çekilmelidir. Bunun sorumlusu olan da girişimcilikte ısrar etmemelidir. Biz de ise durum farklı, şirket kurmak kolay, zarar etmek kolay, piyasayı dolandırmak kolay.
Bizim ülkemizde sitesine aidat geciktirmiş adam kınanır da, 3 yıldır zarar beyan eden esnafa tavır alınmaz. Personel maaşını geciktirene “ödeyemiyorsa kapatsın” denir de, vergi vermeyene laf edilmez.
Ne alakası var demeyin, sözüm o ki şirket açmak, kapatmak, piyasadaki onlarca insanı mağdur etmek ve tüm bunları herkesin başına gelebilecek birşeymiş gibi normalleştirmek doğru değil. Alnının akıyla elinden geleni yapan, ama işi rast gitmeyen, kapatmak zorunda kalan kimse üzerine alınmasın. Sözüm “bi de ben denerim, olmadı batarım, canımı mı alacaklar” tayfasına.
Devletimizin girişimciliğe olan desteklerine ve iyi niyetine hayran olsam da, yönlendirme ve sınır çizme noktasında daha belirgin rol almasının gerekliliğine inanıyorum. Büyük doğum sancıları yaşadığımız bu kritik eşikte, serbest piyasa koşullarını savunsam da devletimizin yol göstericiliğine ihtiyacımızın olduğunu düşünüyorum.
Doğa kendi dengesi içinde zayıf olanı elemine eder. Doğa bu şekilde güçlü kalır, dinç kalır. Ticarette de bilgi, birikim, tecrübe, sermaye adını her ne koyarsanız artık, zayıf olan elemine olur. Ancak doğanın zayıfı elemine olurken doğaya zarar veremez. Ticaretin zayıfı sadece kendine değil hem etrafına, hem sektörüne hem de ailesine zarar verir.
Uzun lafın kısası, özellikle genç girişimci kardeşlerime tavsiyem, girişimci olmak bir meziyettir. Eğer rastgele girişimci olacaksanız sadece eziyettir. Tüm köşe başlarının tutulduğu, bu kadar çok aktörün olduğu bir piyasada jön olacak fikirlere ihtiyacınız olacak. Zira figüranlar bu günlerde çok dertli.