Beyninizi Yanınıza Alın

"Kalbinizi izleyin fakat beyninizide yanınıza alın"

Bu gün piskolog Alferd Adler'in söylediği bu sözden yola çıkarak, insan hayatını etkisi altına alan ve en kuvvetli duygulardan bir tanesi olan aşk duygusunun, insanın akleden tarafını yanına almadan, onu bloke derek neden tek başına hareket ediyor bir göz atalım.

Aşk kelimesinin çok yaygın olarak kullanılan manası, erkek ve kadın arasındaki tutkulu bağlılığı ifade eder. Sufizmde ise aşk, bir kişinin yaratıcısına olan sevgisini tutkulu bağını anlatılır.
Yine bir insanın işini aşkla yapmasından, hayatı aşkla yaşamasından bahsedilir. Tüm bunlar da bize gösteriyor ki, aşk kelimesi, çoklu tanıma sahip bir kelimedir.

Bu çok anlamlı kelimeyi analiz edenler, farklı manalar vererek, hem sufilerde yaşanan şekli ile, hem toplumda yaşanan söylenen biçimleri ile incelenmişler.Son yıllarda ise bilim insanları bu kelimenin insan beynindeki etkisini anlamaya çalışmışlardır.Özellikle iki insan arasında yaşanan tutkulu bağlılıkta, mantıklı düşünme yeteneğinin rafa kalktığını, bu durumda olan kişilerin, karşı tarafı melek olarak temiz ve hatasız bir varlık gibi görme halinden kendini kurtaramadığını görmüşlerdir.

Aşk hissi zihni işgal ettiğinde beynin çalışma sistemi incelediğinde, beynin üç bölgesinin aktif olduğu bulunmuşdur.Bunlardan bir tanesinin korteks denilen beynin kabuk bölümünde, diğer ikisi ise bilinçdışı sistemde faliyet gösterdiği tesbit edilmiştir.Beyinde bulunan hipotalamus merkezinde yer alan, dopamin,oksitosin, vazopressin gibi aşkı tetikleyen kimyasalların işbirliği ile hormon aktivitesi salgılanarak, kişilerde aşk duygusunun artığı ileri sürülmüştür.

Tüm bu oluşumların, beynin ön (frontal) bölgelesinde yer alan akıl yürütme bölümünü baskılayarak, devre dışı bırakmayı başardığını çektikleri MRI görüntüleri ile ıspatlamışlardır. Ayrıca amigdala bölgesinin bile bu durumdan etkikenmediğini görmüşlerdir.
Çünkü amigdala, korku, öfke ve fobiler gibi şiddetli yaşanan duyguların hafızasını depolayan ve duygularla ilişkili davranış kalıplarını yöneten bir bölüm olduğu için, aşk yaşayan bir beyinin amigdala bölgesini bile baskıladığı görülmüşdür.

Toplumumuzda bu türden bilimsel açıklamalar yapılmadan önce, yaygın olarak kullanılan ve kulaklarımızın aşina olduğu
"Aşk cesaret ister"
"Gözü pek aşık"
"Aşkın gözü kördür "
gibi cümleler, aslında aşkın insan zihnine olan etkisini zaman içinde özetlemişlerdir.

Araştırmalar bununla sınırlı kalmamış elbette, aşk duygusunun ileriki zamanlarda, alevlendiği ilk dönemlerdeki gibi kalıp kalmadığı konusu da araştırmalar arasına girmiştir.
Uzun süre devam eden birlikteliklerde ve başarılı evliliklerde yapılan araştırmalarda, aşık beynin bulgularından birçoğu görüntülerde tekrar görülmemiş ama insanlar birbirleri olmadan yaşamayı düşünmediklerini ibraz etmişler.Erkek ve kadın uzun süreli ve başarılı birlikteliklerinin ardından,tek bir bütünün parçaları olarak davranmaya başladıkları görülmüşdür.

Bu durumda aşkın ölmediğini ama dönüştüğünü göstermişdir.Bu dönüşüm sevgi ve saygı çerçevesinde gelişerek, türün devamını sağlamak ve dünyaya yeni bireyler kazandırma görevine zemin hazırlamıştır.Eğer aşk duygusu olmasaydı çocuklar sevgi dolu, mutlu ailelerde yetişme ortamları bulamayacaklardı kimbilir. Hayatımızda yaşadığımız her şeyin bir sebeb sonuç lişkisi vardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Halime Bilgin Arşivi