Son yıllarda ülkemizin ciğerleri olan ormanlarımız, sadece kavurucu sıcakların değil, insan eliyle çıkarılan ateşlerin de kurbanı oluyor. Her yaz mevsimi yaklaştıkça yüreğimiz ağzımıza geliyor. Ancak bu yıl farklı bir tabloyla karşı karşıyayız. Yangın sadece doğayı değil, vicdanları da yakıyor.
İtfaiye, AFAD, orman işçileri, gönüllüler… Herkes canla başla mücadele ediyor. Ama bir yanda da yanan her ağacın, ölen her canlı türünün sorumlusu olan insanlar var. Evet, insan demek zor. Zira içlerinden bazıları artık kendileri itiraf ediyor: "Ben yaktım."
Sadece Bursa’da değil, Türkiye'nin farklı illerinde gözaltına alınan kişiler de olmuştu. Benzin bidonuyla ormana giren, kibriti çakan, kaçarken yakalanan… Bir kısmı psikolojik sorunlarını, bir kısmı ise kişisel hırslarını bahane ediyor. Kimileri ise daha organize yapıların maşası olduklarını dahi itiraf ediyor. Ne olursa olsun, yanan sadece ağaçlar değil; geleceğimiz, temiz havamız, suyumuz, hayvanlarımız, en önemlisi insanlığımız…
Kundaklamayı itiraf eden bu kişiler karşısında öfkemiz kadar, toplumun tüm kurumlarıyla göstereceği duruş da önemli. Sadece cezalandırmak yetmez; bu olayların arkasındaki yapılar açığa çıkarılmalı. Çünkü bu artık sadece bir çevre sorunu değil, bir güvenlik sorunudur.
Bir yanda ormanı söndürürken şehit olan kahramanlar var; diğer yanda ormanı yakan caniler. Bu çelişkinin ağırlığı hepimizin omuzlarında. Hep birlikte omuz omuza verip doğayı, geleceğimizi savunmak zorundayız. Unutmayalım: Orman sadece ağaç değildir. Orman; bir yuvadır, bir nefestir, bir millettir. Ve bu millet, hainleri asla unutmaz.