Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Çekya’dan Selamlar

Daha önce geldiğimde Çekoslovakya’nın bir parçası idi Çekya. Çekler ve Slovaklar önce ayrıldılar, sonra Avrupa Birliğine girdiler ve 2004 yılında daha büyük bir potada birleştiler.

*

Doğa yeşil mi yeşil burada, ilaç diye arasanız bir avuç çıplak toprak bulamazsınız. Ormanlık alanlar, meralar ve tarlalar hepsi yeşilin farklı tonlarında toprağı ahenk ile paylaşıyor, yaşayana huzur veriyorlar. Bu yeşil, beyaz bulutları daha çok çekiyor. Bulutların bıraktığı yağmur doğayı daha da yeşil yapıyor. Huzur dolu bir döngü bu…

*

Bunlar Avrupanın farklı ülkelerinden daha önce yazdıklarıma benziyor değil mi? Evet, bir yandan imreniyorum bir yandan böyle bir doğada yetişen çocukların daha zengin bir hayal gücüne sahip olduğunu düşünüyorum. Zira bu doğa çocuklarda doğa sevgisi yanında merak duygusunu da geliştiriyor diye düşünüyorum. Bomboş bozkıra bakarak büyüyen çocukla, içinde ne olduğunu göstermeyen ormana bakarak büyüyen çocuğun hayal gücü bir olur mu?

*

Avrupa seyahatlerimde gelişen bu düşüncem, 1994 yılında bir ağaçlandırma kampanyası yapmaya götürmüştü beni. Yetmedi, 2000 yılında kendim, çocukluğumun geçtiği memleketim Ayrancı’da bir aile ormanı oluşturdum Kaymakamlık ve Belediyenin desteği ile… Dikilen on sekiz bin fidandan, tutan beş veya altı bin ağaçlık küçük bir orman oldu. Beklentim, o yaptı biz de yapalım diyenler sayesinde bölgenin aile ormanları ile dolması idi. Yanılmışım. Allah nasip eder ömrüm olursa, ilk imkanımda ağaçlandırmaya devam edeceğim… Belki birileri de örnek alır ve katılır, bizim coğrafyamız da yeşil olur.

*

Çorak topraklarda yetişen beşerin hayal gücü zayıf olduğu gibi zihinleri de çorak oluyor gibime geliyor. Her ne kadar eğitim bir çözüm olsa da çorak zihinler eğitimi de doğru anlamıyor, aldıkları-verdikleri eğitim yeterli olmuyor. Eğitimi doğa ile, uygulama ile de desteklemek gerekiyor…

*

Zihinsel gelişim sadece eğitime bağlı değil, kişinin merak seviyesi ve sorgulama, araştırma, doğrulama çabası ile düşünceye ulaşma arzusu da önemli.

*

Düşünce de kendi başına yeterli değil hatta bilgisiz düşünce işe yaramadığı gibi zarar bile verir. Bilgiyi aratan ve bulduran bir güç gerekir. O güç, insanda uyandırdığı merak, hayal ve verdiği ilham ile doğadır bence. Oysa bizde merak ve hayal gücü hiç de makbul görülmez nedense. Çünkü çorak topraklarda yetişen beşerde, oluşan zihin de çorak ve tek düze...

*

Bu yüzden bizi kendi tarihimize ve kendi milletimize küstüren düşman yalanlarını tarih diye, hurafeyi ve bidatı din diye anlatanları sorgulamadan, araştırmadan, doğrulamadan alim, hoca, üstad, şeyh filan zannediyoruz kolayca… Bize Alahın vahiy ile indirdiği dinimiz İslam yerine beşerin uydurduğu söylentiyi anlatanların lafına aldanıyor, peşine düşüyoruz çorak zihinlerimiz ile… Çorak zihinlerde gelişen tek düze düşünceler diken gibi oluyor, yarardan çok zarar getiriyorlar. Bu dikenleri besleyen yalan dolu rivayet ve söylentiler yaşamı değil ölümü besliyor. Gelişmekten çok gerileme getiriyor. Gelenekçilik görüntüsü ile gericilik yapıldığı fark edilmiyor.

*

Bu tür hastalıklı ve eksik zihniyet Avrupada da varmış zamanında ama beş altı yüzyıl kadar önce terk edilmiş buralarda. Zan ile veya malumat ile değil de “bilgi ile oluşan düşünceler” çok boyutlu fikirlerin gelişmesini sağlamış, bu da ilimden bilime geçişi hızlandırmış ve batı toplumları bu sayede gelişmiş, sonuçta doğu toplumlarına galip gelmiş.

*

Çekya'nın tarihten gelen zihinsel gelişimine bağlı olarak güçlü bir sanayi altyapısı var… SSCB döneminde Doğu Blokunun önemli sanayi merkezlerinden biri olması da tesadüf değil. Sağlam, hassas sanayi makineleri vee otomobil üretiminde başarılı olmuşlar. Bu arada dünyanın en kalitelileri arasında kabul edilen kristal ürünleri adını Çekya’nın Bohemya bölgesinden alıyor.

*

Çekya AB üyesi ama henüz Euro’ya geçememiş, ancak düşük işsizlik oranı ve kişi başına düşen milli geliri ile AB’nin güçlü refah bölgeleri arasına girmeye aday. 35 yıl kadar önce komünizmden kurtulmasından sonra 2022 yılı verilerine göre 7,97’ye ulaşan demokratikleşme puanı ile kusurlu demokrasi seviyesinden kurtulmak üzere… Bu demokratikleşme çabası ekonomideki gelişmesine de yansıyor. Aynı tabloda Türkiye’nin demokratikleşme puanı 4.35’e düşmüş bu arada.

*

Kalkınmanın bir unsuru da demokratikleşmedir, zihinsel gelişim yanında. Zihinsel gelişmeyi ve demokratikleşmeyi hedeflemeyen toplumlarda, adalet de gelişmez… Adalet olmazsa kalkınma da olmaz çünkü hukuk devleti ile kanun devleti arasındaki farkı anlamayan zihinler kalkınma ile büyüme arasındaki farkı da anlamazlar. Anlamadığı şeye ihtiyaç duymaz, gelişmemiş kafalar… Aldanmak yerine işin aslını arayanlara ve gerçeği anlamaya çalışanlara Çekya’dan selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi