Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Aklın Başında Mı?

Aklın Başında Mı?

Elbette aklın başındadır da niye sordum bu soruyu sana, sor da anla! Beşer türü, insan olma yolculuğuna çıktığı tarihinin karanlık çağlarından beri doğayı tanırken, kendini de tanımış, bedenindeki organları tanıyıp, görevlerini anladıkça bilinci gelişmiş, iradeyi görmüş, fıtratı anlamış. Ancak uzun süre nasıl anladığını anlayamamış. Öyle ki her şeyi anlamak için kullandığı organı olan beynin ne olduğunu ve ne işe yaradığını en son anlamış, anlayanların bilinci daha da gelişmiş. Anlamayanlar beyin ile değil kalp ile düşündüğünü zannetmiş!

* Bu zan yüzünden dilden kulağa, kulaktan diye anlatılagen malumatı sorgulayacak, analiz edecek içindeki bilgiyi süzecek seviyede düşünmeyi öğrenememiş. Öğrenenler bir öne geçmiş. Geride kalanlar bilek gücü ile öne geçenleri ezmiş ancak sonunda bilinç ve düşünme becerisi ile beyin gücü geliştirenler, bilek gücünü yenmiş.

* Aramızda hala zan ile düşünenler, daha doğrusu zan ile düşünülmeyeceğini bilmeyenler var. Bu yüzden düşünmeden konuşanlar, düşünmeden dinleyenler, düşünmeden zan ile kananlar aldananlar hala aramızdalar.

* Örneğin, tarihimizdeki zaferlerimizle övünenler, o zaferler ile kazandığımız ülkeleri kaybettiren hezimetlerimizi görmezden geliyorlar. Düşünüyor olsalar bunu yapamazlar çünkü beyin denilen organını düşünme disiplini içinde çalıştıran beşer olayların sebep sonuç ilişkilerini kronolojik sıra ile yani oluş sırasına göre bütün olarak değerlendir ve anlar. Bütün içinde işine gelen bir malumatı cımbızlayıp, anlamak yerine hoşuna giden lafa kananlar beşer seviyesinde kalırlar, insan olma seviyesine çıkamazlar.

* Örneğin, tarihimizde övünç kaynağımız olan en büyük zaferlerin kazanıldığı haftadayız: Düşünmek için aklını beyninde kullananlar ile algısını kalbi ile kullananlar arasında toz dumana karışıyor yine. Beşer de insan da aynı görüntüde, aradaki farkı anlamak için bakmak gerekiyor düşünme seviyesine. Ama nasıl?

* Düşünce konuşma ile dökülür dile, kişinin kalbinde ne varsa o gelir diline; şimdi, girdiği Müslüman kılığı ile konuşanlardan bazıları diyor ki o zaferleri şu komutan, bu komutan kazanmadı, o zaferleri yaptığımız dualar ile yardıma gelen melekler, evliya, sahabe kazandı. Amenna, Allah bu güçleri yardıma gönderdiyse, sor bakalım niye gönderdi!

* Buradaki suiistimali ve çarpıtmayı görmek için basit bir soru yeterli, iyi de onlar uçsuz bucaksız vatan topraklarımızı kaybettiğimiz savaşlarda yardıma niçin gelmedi? Verecekleri cevaba göre bunların neyi suiistimal ettiklerini ve gizli niyetlerini anlayabilirsiniz hatta Müslüman kılığında İslam düşmanlarına hizmet eden hainler olduğunu, bir ihtimal cahillikten bunlara aldanlar olduğunu kolayca görebilirsiniz. Unutmayın, cahiller iyi niyetli olsalar da aldandıkları hainler eliye düşmana hizmet ederler. Allah korusun.

* Bakınız, şu vatan üzerinde kazandığımız son büyük zafer, 30 Ağustos Zaferidir. O zaferden sonra düşmanı denize döküyor ve İzmir’i de kurtararak düşman işgalini bitiriyoruz. Ondan önceki en büyük zafer Çanakkale Zaferi, düşmanın boğazlardan geçişini önlüyor ve yardım götürmeye çalıştıkları diğer düşman Rusya’nın çökmesine neden oluyoruz. Çökmeden sonra Rusya’da iktidara gelen yeni yönetim, bize dost oluyor ve işgalci düşmana karşı, vatanımızı kurtarmak için bize destek veriyor iyi mi. Bundan önceki en büyük zaferimiz ise, işgal edilen bu yurdun kapılarını açan Malazgirt Zaferi.

* Şimdi, Malazgirt Zaferi’nin yurt yaptığı toprakları kaybetmemize sebep olan hezimetleri görmezden gelenler, tarihsel sürecin gerçekliğini hiçe sayarak, vatanı kurtaran zaferin değerini düşürüp, kaybedilen vatanı kazandıran zaferi öne çıkarmaya çalışıyor. Ancak bu kısmen işe yarıyor, aklını kullanma seviyesinde sorun yaşadığını fark etmeyenler, böyle çarpıtmalara aldanırken, aklını kullanma seviyesinde yükselenler işin aslını soruyor; doğurduğu sonuçları ile yaşayan zaferler yerine doğurduğu sonuçları ölmüş olan zaferleri öncelemek niye? Ölen sonuçları tekrar yaşama döndüren zaferlerin daha öncelikli olması gerekmiyor mu sizce de?

* Burada ciddi bir aldatma, aldanma sorunu ile karşı karşıyayız, uyanmalıyız. Zaferlerimizi bizim askerlerimizin, milletimizin ve komutanlarımızın başarısı değil de yaptıklarını iddia ettikleri dualara bağlayanların derdi başka… O kadar başka ki, zaferleri o komutan kazanmadı evliya kazandı derken bile küçültmeye çalıştıkları o komutanı yüceltiyorlar. Aklını kullanma seviyesinde yükselemedikleri için bunu da anlamıyorlar. Allahın selamı anlayanlar üzerine olsun, olacaktır da!

* Şöyle; Yeşil sarıklı evliya, melekler, peygamber ve sahabesi

Düşmana karşı bize yardıma geldi, ne onur verici değil mi?

Onların yardımıyla kazanılan zaferin komutanı kimdi?

Muzaffer olan Mustafa Kemal iyi biri demek ki!

İyi biri olmasaydı, onlar yardıma gelir miydi?

İşin aslını arayanlara selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi

İran

16 Haziran 2025 Pazartesi 00:00