
Prof. Dr. F. Hümeyra YerlikayaAydemir
Candida Savaşı
İnsan vücudunda ve üzerinde birçok mantar türü yaşar; bunlardan biri de Candida olarak bilinen maya cinsidir (Candida Albicans). Candida genellikle ağızda, bağırsaklarda ve ciltte az miktarda bulunur. Bu yazımız daha çok bağırsaktaki Candida üzerine…
Candida tipik olarak komensal yani bizimle yaşayan faydalı işler yapan bir organizma olmasına rağmen, vücudumuzda ve bağırsaklarımızdaki bakteri popülasyonlarındaki değişiklikler onu fırsatçı bir patojene dönüştürebilir. Yani, bağırsak mikrobiyota dengeniz bozulduğunda Candida kontrolsüz bir şekilde çoğalarak enfeksiyonuna neden olabilir.
Yukarıda yanlış yazmadım. Candida makul seviyelerde aslında bağırsaklarınızda güzel işler yapıyor. Mesala, çalışmalardan birinde, Candida mantarının bizi hasta eden Clostridium D. bakterisinin sebep olduğu enfeksiyonlara karşı bizi koruduğu bulundu.
Candidayı anlamaya çalışırken başka bir durumdan bahsedeyim. Bacteroidetes ve Firmicutes bağırsaklarımızda hüküm süren iki büyük bakteri ailesi. Bu bakteriler Candida mantarının çoğalmasını kısıtladığı birçok çalışmada gösterildi. Yani bazı bakteri aileleri tarafından Candida mantarı habire bastırılıyor, eziliyor yani kontrol altında tutuluyor. Belki de gerektiğinde savaşması için öne sürülüyor. Ama ne zaman ki bağırsağınızda bir şeyler yanlış gidiyor, Candidanın sayısı artıyor, güçleniyor, başkaldırıyor. Artık itaat etmiyor. Clostridium D. gibi kötü bakteriler ile savaşmayı bırak bu sefer kendisi bizzat bizi hasta ediyor.
Mantarların insan bağırsağında bakterilerle birlikte yaşaması, bu iki krallığın üyeleri arasında sayısız etkileşimin meydana geldiğini ima eder.
Bu nasıl bir dünya?
Sadece kalın bağırsağımızdaki mikrobiyota dünyasından küçük bir kesit sunuyorum.
Nasıl baş edeceğiz böyle bir dünya ile.
Dışardaki dünyayı bilmem ama içerdeki dünyayı yani bağırsaklarınızdaki bu durumu çözmenin, mikrobiyota dengesini sağlamanın, böyle durumlar ile baş etmenin yolunu söyleyebilirim.
1960'ların başlarında, insanlarda antibiyotik tedavisinin Candida mantarının aşırı çoğalmasına yol açtığı, muhtemelen rekabet eden mikropların bastırılmasından kaynaklandığı bulunmuştu. 1960’lardan bu yana yapılan çalışmalar, bakterileri hedef alan antibiyotik tedavilerinin istemeden mantar bileşimini de değiştirdiğini ortaya koymuştur. Bu nedenle, bağırsak bakterilerinin ortadan kaldırılması veya azaltılması mantar artışına bağlı bağırsak rahatsızlıklarına neden olabilir.
Aslında bakarsanız Candida mantarını canavara dönüştüren durumlar bağırsak mikrobiyota dengenizi bozan durumlar. Kontrolsüz antibiyotik kullanımı, şeker ve rafine karbonhidrat oranı yüksek bir beslenme düzeni, beslenme de LİF eksikliği, yüksek alkol tüketimi, zayıflamış bağışıklık sistemi, yüksek stres seviyeleri vs.
Bu saydığım etkenlerinde merkezinde de şeker ve rafine karbonhidrat oranı yüksek, düşük lif içerikli bir beslenme düzeni oturuyor.
Bu tarz bir beslenme dünya çapında mantar enfeksiyonlarının başlıca nedeni olarak gösteriliyor. Bu yüzden de Candida mantarı ilaçlarla tedavi edilse de, mutlaka diyet öneriliyor.
Yani Candida Diyeti?
Sık sık, bireylerin (bağırsaklardaki ve diğer organlardaki) Candidayı tedavi etmek için diyet yöntemleri aradıklarını duyuyoruz. Candida Diyeti, beslenmemizdeki belirli şekerlerin miktarını ve türünü azaltan bir diyettir. Beslenmemizden şekeri azaltır veya çıkarırsak, özünde Candidayı beslemediğimiz düşüncesinden doğmuştur.
Doğru mu?
Evet doğru ama eksik.
Şeker tüketiminin kısıtlanması gerçekten bu diyetin majör olgusu. Zaten kabul ediyoruz; Şeker artık zararlı. Ama bağırsaklarımızda nasıl bu kadar kötü etki oluşturuyor?
Bağırsak, temel olarak birçok bakteri türünden oluşan karmaşık bir sistemdir. Dört baskın bakteri ailesi Firmicutes, Bacteroidetes, Proteobacteria ve Actinobacteria'dır. Yüksek şeker alımı özellikle, Proteobacteria ve Bacteroides arasındaki oranı değiştirir.
Proteobacteria şeker çok sever, o şeker yedikçe sayısı artar. Bacteroides ise lif yer, ve bize kısa zincirli yağa sitleri gibi faydalı ürünler oluşturur. Proteobacteria’nın sayısı artınca Bacteroides sayısı azalır. Doğal olarak bize iyi ürünler sağlayan bakteri azalır. Kalın bağırsağımızdaki o karanlık dünya aslında çok acımasız. Biraz güçlenen hemen yanındakini eziyor. İşte bu onlardaki var olma savaşı bize hastalık veya sağlıklı olma diye dönüt yapıyor.
Bu savaşı biz yönetebiliriz.
Nasıl? Beslenmemiz ile….
Şeker tüketimi bağırsak mikrobiyotasında değişikliklere neden olur. Şeker kabul ettiğimiz yapılar tamamen ince bağırsakta emilip defter kapanmıyor. Artık aşırı şeker tüketimi sonrası bu ürünlerin kalın bağırsağa da geçtiğini ve burada dengeleri değiştirdiğini biliyoruz. Buradaki dengenin değişmesin de de iltihaplanma, bağışıklık düzenleyici özelliklerin azalması ve metabolik bozukluklar gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açtığını biliyoruz.
Şeker ve beyaz un yemeyi bırakırsanız, genellikle işlenmiş gıdaların çoğunu da kesmiş olursunuz. Şekeri, işlenmiş gıdaları azaltmanın ve bol LİF’li tam gıdalara odaklanmanın özünde Canida mantarını tedavi etmekten çok bağırsağınızdaki dengeyi düzeltmeye yönelik yatırım vardır. Bağırsak düzelirse zaten Candida hak etttiği yeri bulur.