Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Yeni Türkiye Eskidi Mi?

Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne girmeden Gümrük Birliğine sokan siyasetçileri hatırlayan var mı? Türkiye’nin taaa 1963 yılında yapılan Ankara Anlaşması ile başlayan “AB ile Gümrük Birliği” süreci, 1995 yılında AB‘ne alınmadan Gümrük Birliği’ne girmemiz ile sonuçlandı. Bu sonuç, 1838 yılında Osmanlı’nın İngiltere ile yaptığı Baltalimanı Ticaret Anlaşmasını hatırlatır bana; Osmanlı ekonomisinin içini boşaltan ve yıkılışa götüren anlaşma!

*

Eski Türkiye zamanındaydı, 1995 yılında Türkiye’nin AB’ne girmeden Gümrük Birliğine girmesine ikna olan siyasetçilerimiz oldu bizim… …Çocukken oynadığımız “sakızdan çıkan paralara” benziyorlardı sanki…

*

Seçimle gelmelerine rağmen seçmeni temsil ve ifade etmeyen siyasetçilerdi. Parti başkanları tarafından seçilir ama sanki halk seçmiş gibi gösterilirlerdi. Belki de bu yüzden milletin, devletin menfaatlerinden daha çok kendi makamlarını düşünen kişilerdi… İşte onlardan birkaçı, Türkiye’nin AB’ne girmeden Gümrük Birliğine girmesine ikna olmuşlar ve imzayı basmışlardı. Ondan sonra ekonomimiz kaç kriz geçirdi bilen var mı? Ya sonuçlarını!?

*

1994 yılından beri köşe yazıyorum, yazılarımda bazen bazen tekrara düştüğümü fark ediyorum. Tekrara düşmeyecek gibi değil ki, Türkiye garip bir kısır döngünün içinde dönüp duruyor gibi.. Yeni Türkiye denildiğinde, ümitlendik hep birlikte ama Eski Türkiye’den farkı kalmadı sanki kısa sürede;

- Atanmışlar, seçilmişlerin üzerinde.

- Borç faizi, ana parayı geçmiş bile.

- Enflasyon, işsizlik gibi veriler, tartışmanın göbeğinde.

- Dış borç almış başını gitmiş, sığmıyor hesap makinesine.

- Milletvekilleri milleti temsil etmek yerine, parti başkanlarının emrinde

- Milliyetçilik ile ırkçılık arasındaki farkı anlayacak kadar düşünemeyenler, milliyetçiliği ayaklar altına alan kafaya aldananlar, milletimizi hizmetçi ediyor ırkçı düşman beslemelerine ve emperyalizme.

- Devletin gücünü elinde tutan partiden farklı düşünenler yine hapiste.

- Birileri yine, anayasayı değiştirelim kavgası içinde.

- Eski Türkiye’nin utancı olan milletvekili pazarı kurulmak üzere.

Daha neler neler heybede…

*

Sorunlar aynı… Tartışmalar da aynı ama sığ ve çözüm üretmekten uzak, kayıkçı kavgası gibi…Dolayısı ile süregelen aynı sorunlar ve aynı tartışmalar içinde tekrara düşmek de normal sanki…

*

Büyük ümitlerle seçilen AKP’nin bunca yıllık iktidarından sonra Eski Türkiye’deki sorunlar tekrar ediyorsa, bir yerlerde yanlışlık olmalı değil mi? İyi de o yanlışlığı bulacak olanlar kimler peki? Milleti temsil etmek üzere seçilenler değil mi? Ve onların göremediğini gören, uyaran, eleştiren, itiraz eden, çözüm öneren ve konuşanlar hapse atılma korkusu yaşıyorsa kim uyandıracak milleti?

*

Tarihten niye ders alınmaz ki? Abdülhamid Han dönemi ortada; hafiyeler zamanla ispiyoncuya dönüşmüş ve kontrolden çıkıp azgınlaşarak kendi menfaatleri için, üçbeş kuruş ödül(!) almak için halk içinde yanlışları fark edenleri, sorunları konuşanları, hatta belki de anlaşamadıkları kişileri hapse attıran veya sürdüren gammazcı bir zümre oluşmuş… Savaşlar ve fakirlik yanında bu baskılar milletimizin büyük bir kısmını düşünmekten kaçınan, konuşmaktan korkan, itaat eden ama iki yüzlü, takiyyeci ve ümitsizlikten vurdumduymaz bir hale getirmiş? Baskıcı ispiyoncu kafa aslında kime hizmet etmiş?

*

Millet ümitsizce, itaatkar bir vurdumduymazlık içinde olursa, kim uyaracak hükümeti, devleti? Kim düzeltecek yanlış giden düzeni? Susarsa muhalefet, yandaşların yancıların yanlışları söylemeyeceği belli değil mi? Söylenmeyen yanlışlar, düzeltilmeyen hatalar bir gün yakacak herkesi; sebep olanları, görmezden gelenleri ayıracak mı sanki, belki de mahvedecek tüm milleti.

*

Evet, iktidar ortak kabul etmez, şüphe götürmez ama, ya yansımıyorsa iktidara milletin iradesi, kırılmaz mı milletin ümidi, gücü bölünmez mi?

*

Dünyada huzuru bularak, cenneti hak etme yolunu öğretir din değil mi? Dinimiz fitneye, fesade, ayrılıkçı asabiyete, adaletsizliğe ve emek sömürmeye izin vermezken, niçin görmezden geliyoruz “…bir kavme olan kininiz sizi aşırılğa, adaletsizliğe götürmesin…” diye uyaran ayetleri? Zulüm, adaletsizlik başkasına yapılınca iyi mi sanki?

*

İşte, ahlak ile tamamlanmış güzel ahlak arasındaki, ahlak ile erdem arasındaki fark tam da burada gizli. Her müslüman bu farkı öğrenmeli, mümin olmak isteyenler tamamlanmış güzel ahlaka yani erdem seviyesine yükselmeli. Yeni Türkiye için de tüm müslümanlar, İslam ümmeti için de yandaşlık değil bu gerekli…

*
Tekrar edilecek konu çok ama yerimiz bitti. Aldanarak, kanarak zan ile yandaşlıkla hareket etmek yerine işin aslını arayıp, adalet idraki içinde hareket edenlere selam ve dua ile, Eski Türkiye’yi aratmayacak günlere…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi