Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

19 Mayıs

Dünya’da bir ilk olarak çocuklara hediye edilen 23 Nisan gününden sonra, gençlere hediye edilen 19 Mayıs gününü kutluyoruz. Aslında bugün bir hediyeden ziyade geleceğimizin mimarı olacak gençlerimize verilen bir hedeftir! Gençliğe Hitabe’yi anlayarak okuyanlar bunu görür. Görenler de “Türkiye olarak dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasında olmamıza rağmen geleceğimizi kuracak olan çocuklarımıza, gençlerimize verdiğimiz eğitim kalitesinde ilk 40 ülke arasına niçin giremiyoruz?” diye sorar. Cevap?

*

Soru sormayı ve cevap bulmayı bilen gençler bir yolunu buluyor, Türkiye’nin geleceğini ilmek ilmek örüyor. Atatürkü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutladığımız 19 Mayıs günü akıl, inanç ve cesaret ile kazandığımız ve düşman dahil tüm dünyanın saygı duymak zorunda kaldığı zafere giden yolun ilkadım günü olduğunu hatırlıyor, anıyor, anlıyor… Düşman saygı duyar görünse de bu zaferimize, başarılarımıza, kazanımlarımıza kara çalanları aramıza karıştırıp, besleyerek yine görevine devam ediyor ayrı mesele.

*

19 Mayıs gününün bir özelliği de, Müslüman kılığına girip Arapları aldatarak Osmanlıyı sırtından vurduran, Türk askerini kırdıran İslam düşmanı İngiliz casusu Lawrence’nin ölüm günüdür bu gün. Böyle bir düşman ajanının, Türkiye Cumhuriyetinin doğumuna giden ilkadım gününde ölmesi bence çok manidardır.

*

Bu ajanlardan tohumlanan, düşman yalanlarını tarih diye anlatanlar hiç de az değil, bunlara aldananlar da öyle; bu yalanların gençlerimizin temiz zihinlerini kirletilmesine izin vermemek için ilkadımı ve sonrasını doğru anlatmamız gerekmektedir. Bunu anlayan gençlerimiz, geleceğimizin mimarları olabilir, aksi halde düşman yalanlarına kananlar düşmanın istediği gibi bir yıkıma hizmet edecektir.

*

Anlamak yerine aldananlar, Allahın egemenliği ile milletin egemenliği arasındaki farkı anlayacak kadar düşünemeyen ama kandıkları yalanları yayanlar, aynı şekilde anı ile anıt arasındaki bağı ve anıt ile put arasıdaki farkı da anlamadan konuşarak çocuklarımızı zehirlediler… O çocuklar büyüdü, çocuk sahibi oldu, zehir nesilden nesile geçti… Bu yüzden, günümüzde çocuklarımızın bir kısmı düşünmeyi öğrenemiyor bile. Hayal de kurmuyorlar. Çünkü zekâyı kullanmayı, sorgulamayı ve yorumlamayı öğretmek yerine ezber ile hafızayı şişiren eğitim sistemi zekayı eziyor, hayal gücünü yok ediyor, merak, sorgulama, farkındalık bitiyor, bireysel gelişim ölüyor… Bu yüzden, sahte bazı hocaların anlattığı hurafeyi, bidatı, geleneği hatta israiliatı din zannedenler, kendi geleceklerinin de o yıkımın altında kalacağını bile düşünmeden düşmanın planladığı yıkıma hizmet(!) ettiler… Çünkü sorgulayarak anlamak yerine zan ile aldanmışlardı…

*

Birey olamayan çocuklar da biroy olarak yetişti, sonuç bu! Kandırılmaları kolay oldu… Günümüzde de aynı, biroy seviyesinde kalan kişiler ne siyaseti, ne siyasi oyunları, ne hukuku, ne adaleti, ne ekonomiyi, ne terörü, ne savaşı ne de barışı anlayamaz halde.

*

19 Mayıs geçen yüzyıldan şöyle bir sesi anmamızı sağlıyor; Milletin bağrında, temiz bir nesil yetişiyor. Bu eseri ona bırakacağım, gözüm arkada kalmayacak… Vatanın bütün ümidi ve geleceği size, genç nesillerin anlayış ve enerjisine bağlanmıştır… Gençler, cesaretimizi güçlendiren ve sürdüren sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve kültür ile insanlık değerinin, vatan sevgisinin en değerli örneği olacaksınız… Bu sözler, Mustafa Kemal Atatürk’ün gençlere bakışını ve onlara verdiği değeri anlamamız için yeter sanırım. Ancak geleceğimiz olan ümidimiz olan gençlerimizin bır kısmı bazı yalan ve fitiralara kanarak bu gerçekleri anlamanın uzağına düşüyor?

*

Bu durumda bize düşen ise bu vatanı ve bağımsızlığı bize miras bırakan dedelerimize önderlik, komutanlık etmiş olan Atatürk’ün imanına dil uzatan ona iftiralar atan hurafecilerin anlattığı hikâyelere kanan gençlerimize “hurafecilerin, hurafeye karşı Allah’ın dinini ortaya çıkarmaya çalışanları dine karşıymış gibi gösterdiğini” anlatmak oluyor…

*

Herkesin hata ve kusurları olabilir, kişiler ile uğraşmak yerine işimize bakalım demek yerine yıkım planı yapanlara hizmet ettiğini fark etmeyen gençleri uyandırmak gerekiyor… Gençlerimize bizim olanı, yanlışları veya eksikleri var diye yıktırmak isteyenlere kanmayı bırakıp, bizim olanı düzeltelim ve iyileştirelim demeyi öğretmemiz gerekiyor...

*

Gün o gündür ki kendimizi eleştirerek, yanlışlarımızdan dönme günüdür. Çünkü “bu kadar yanlışlık yanlışlıkla yapılıyor” olamaz! Şekle, görüntüye söylentiye kanmak yerine işin aslını arayanlara Bükreş’ten selam ve dua ile… Romanya notları da bir sonraki yazımda inşallah…

*

19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi