Gözümüzün önünde yaşananlara alıştırılıyormuyuz..

Dünyanın farklı ülkelerinde, zaman zaman, vicdanlardan dışırı taşan bir sesi illaki duyuyoruz.Bu bazen bir alışveriş merkezinde, bazen bir ülke meclisinde, bazen bir sanat merkezinde bazen de sokakta.

Bir anda yükselen bu sesleri duyuyor, o an empati yapıp üzülüyoruz, fakat sonrasında kendi dünya telaşımıza kapılıyor , Filistin'de yaşananları görmezmiş gibi hayatımıza devam ediyoruz.

Bayramlarımızı kutluyor, düğünlerimizde eğleniyor, tatillerimizde geziyoruz.O içerden gelen sesi sürekli bastırıyor ve duyumsamıyoruz.

Taki biri o sesi dillendirene kadar..

Geçtiğimiz günlerde, Cannes Film Festivalinde yine vicdanları dışarı taşanların oluşturduğu geçit töreni izledik..

Jüri başkanlığını Fransız aktör Juliette Binoche üstlendiği Cannes Film Festivalinin açılış konuşmasında "Ölümünden bir gün önce rol aldığı filmin Cannes'a seçildiğini öğrenen Fatma, bu akşam bizimle olmalıydı.Geriye sanat kaldı. Sanat hayatlarımızın, hayallerimizin güçlü bir tanığı." ifadelerini kullanarak, 25 yaşındaki Filistinli foto muhabiri Fatma Hassouna'yı anarak, vicdanının sesini tüm dünya'ya duyurdu.

Gün geçmesin ki bu türden sesler duyulmasın...

Kurban bayramı haftası,Müslümanlar kurban kesme telaşı içinde iken, Almanya'da , İsveç'te ve İtalya'da gösteriler düzenlendi.
İsveç'te yapılan gösteriye katılan İsveçli aktivist Stefan Olhede, İsrail'in Filistin halkına yönelik yaptığı soykırımın durdurulmasını ve İsrail'in Filistin halkına giden yardımları engellemesini korkunç ve uluslararası hukuka aykırı bir durum olduğunu ifade etti.

Dünya'nın farklı yerlerinde, vicdanları taşanların sesleri farklı zamanlarda farklı şekillerde yankılanıyor..

Tüm bunlarda gösteriyor ki, vicdan-insan ikilisi tüm dünyada geçerli bir değer olarak varlığını koruduğu sürece yüksek perdeden konuşanlar hep olacak.Sesi kısılmışların vicdanlarını uyandırmak için...