Bu bayram, bayram gibi geçti.
Kurban Bayramı geldi, geçti ama ardından bir yorgunluk değil; içimizi ısıtan, yüzümüzde bir tebessüm bırakan o güzel duygu kaldı. Bu sene ne telaşlar gözüme battı ne de kalabalıklar yorucu geldi. Belki de yaş aldıkça insan, bayramı daha bir kıymet bilir oluyor.
Sabah namazıyla birlikte başlayan o huzurlu telaş… Mis gibi sabun kokan bayramlıklar, camiden dönerken sokakta bayramlaşan komşular, hâlâ içimi ısıtıyor. Kurban kesilirken sadece et değil, yıllık yükler, kırgınlıklar da pay edildi sanki. Her parçaya bir tebessüm, bir dua ilişti.
Bu bayram, sofralar biraz daha kalabalıktı. Uzun zamandır göremediğim akrabalarla aynı tabakta yemek yemek, aynı hikâyeyi üçüncü kez dinlemek bile güzeldi. Bir bayram sofrasında çay demlenirken, insanın içi de demleniyor.
En çok çocuklar sevindi bu bayram. Aldıkları harçlıkla gözleri parlayan o küçük neşeler… Biz büyüdük ama onların heyecanıyla yeniden çocuk olduk.
Bayram, bu yıl kalbimize dokundu. Sadece kurbanla değil; bir gönül almaya niyetle, bir dargını arayıp "Hakkını helal et" demeyle…
Hastane odalarında, huzurevlerinde, yalnız evlerde hatırlanmayı bekleyen nice gönle bu bayramda dokunabildiysek, ne mutlu bize.
Çünkü kurban sadece kesmekle değil, paylaşmakla, hatırlamakla, affetmekle tamam olur.
Şimdi geriye dönüp baktığımda, bu sene "işte tam da böyle olmalıydı" dediğim bir bayram kaldı ardımda. Yorgunum belki ama ruhum bayramdan geçmiş gibi ferah.
Ve inşallah seneye, daha da dolu dolu, daha çok birlikte, daha çok sevgiyle…