Muhammed Mustafa Çetinkaya

Muhammed Mustafa Çetinkaya

Zamanın İçinden Süzülüp Gelen Değerler

Bazı şehirler vardır; zaman geçse de bazı sesler, kokular ve davranışlar hep aynı kalır. Konya, işte bu şehirlerden biri. Hızla modernleşen, yüksek binalar, yeni yollar ve teknolojinin hakim olduğu bir şehirde hâlâ “komşuya tuz istemeye giden çocuklar” varsa, orada gelenek yaşıyor demektir.
Sabah ezanıyla başlayan günlerin, fırın sırasındaki “hayırlı sabahlar” selamlarının, Ramazan’da komşuya tabakla yemek götürmenin, düğünlerde kapı kapı davetiye dağıtmanın hâlâ sürdüğü bir şehirdeyiz. Konya, geçmişten bugüne sadece yapılarıyla değil, insan ilişkileriyle de kültürünü taşımaya devam ediyor. Konya’da hâlâ, kapıyı çalmadan önce aramayan misafire içeriden “buyurun” denir. Çay demlenir, yanına belki bir kuru kek ama çokça samimiyet konur. Misafire önce “tok musunuz” denmez, “bir şey yer misiniz” diye sorulmaz; zaten sofraya ne varsa getirilir. Bu gelenek belki basit bir jest gibi görünür ama içinde bin yıllık bir kültür barındırır.
PERŞEMBE AKŞAMI MEVLİD, CUMA SABAHI ZİYARET
Konya'da perşembe akşamları hâlâ bazı evlerde mevlid okunur. Komşular toplanır, dua edilir. Cuma sabahı kabristan ziyaretine giden büyükler hâlâ torunlarını da yanına alır; sessizlik, dua ve kabirlerin arası ilk kez orada tanınır bir çocuk için. Ölümle hayat arasındaki bağı çocuk yaşta öğrenir Konya’da büyüyen biri.
Düğünler hâlâ sokakta kutlanır bazı mahallelerde. Evlerin önünde kurulan masalar, gelin konvoyunu alkışlayan mahalleli çocuklar, davul-zurna sesiyle kendini sokağa atan yaşlılar… Gelenek oradadır, köşeye sıkışmamıştır. Davetiye hâlâ elden verilir; büyüklerin eli öpülür, küçükler oyun oynar.
KANDİL SİMİDİ, KOMŞUYA DAĞITILIR
Her kandilde Konya'nın fırınlarında bir telaş başlar. Kandil simitleri pişer, tepsilere dizilir. Küçük bir notla, belki bir mendil ya da dua kartıyla kapı kapı dolaşılır. Bir evde çocuklar hangi komşuya hangi simidi götüreceğini paylaşır. Belki WhatsApp grupları var artık ama bir kandil gecesi, hâlâ “komşuluğu” yüz yüze hatırlatır. Konya’nın tarihi çarşılarında dolaşırken “bereket versin” diye seslenen esnaf, hâlâ sabah dükkânını duayla açar. Yan dükkânda siftah yoksa, gelen müşteri oraya yönlendirilir. Paranın, rızkın, helalin ne demek olduğunu; alışverişin sadece maddi değil, manevi bir alışveriş olduğunu hatırlatır bu çarşılar. Modern hayat pek çok şeyi değiştiriyor ama Konya’da bazı gelenekler inatla yaşamaya devam ediyor. Çünkü gelenek, sadece geçmişe ait bir alışkanlık değil; bugünü yaşarken insana “nereden geldiğini” hatırlatan bir pusula. Bu pusulayı kaybetmeden yol alabilmek, belki de en büyük kazanım. Konya, bu anlamda sadece bir şehir değil; yaşayan bir kültür atlası. Beton binaların arasında hâlâ sıcacık selamlar, düğün konvoyları, kandil simitleri, mevlid geceleri varsa...
Demek ki hâlâ umut var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Muhammed Mustafa Çetinkaya Arşivi