
Muhammed Mustafa Çetinkaya
Konya Ovası’nın Sessiz Çığlığı
Konyalı olmak…
Bu, rüzgârla savrulan buğday başaklarına sevdalı büyümek, ayazı bilmek, kıraç toprağı dua ile yeşertmeye çalışmaktır.
Bu yıl, içimiz burkuldu. Konya Ovası'nda hasat başladı ama umutlarımızın çoğu biçilmeden kırıldı.
Türkiye’nin tahıl ambarı, "sarı altın"ın anavatanı olan Konya Ovası’nda buğday ve arpa hasadı yürek burkan bir manzarayla başladı.
Özellikle ovamızın yüzde yetmişini oluşturan kıraç arazilerde, kışın yeterli yağış olmaması ve ardından gelen zirai don, rekoltede âdeta kıran etkisi yarattı. Dekara 250-300 kilo arasında olması beklenen verim, bugün bazı yerlerde 50 kiloya kadar düşmüş durumda.
Düşünün… Onca emek, masraf, sabır ve dua; sonunda yalnızca bir avuç başakla geri dönüyor insana.
Bu rakamlar kuru bir istatistik değil.
Bu; bir çiftçinin borcunu ödeyip ödeyemeyeceği, bir çocuğun okul masrafı, bir evin tenceresinde kaynayan çorbadır. Buğdayın azı, sadece ekmek fiyatına değil, bir milletin dirliğine dokunur.
Eğer Konya Ovası böyleyse, Türkiye’nin geri kalan bozkırlarını düşünmek bile insanın yüreğini daraltıyor.
Tahılın kalbinde kuraklık olursa, bu yalnızca tarımı değil, ülkenin gıda güvenliğini de sarsar. Çünkü Konya susarsa, Türkiye acıkır.
Çiftçimizin kara toprağa gömdüğü yalnızca tohum değil; umudu, geleceği, duasıdır.
İklim krizinin, düzensiz yağışların, sonuçlarını maalesef yavaş yavaş görmeye başladık.
Rabbimizden niyazımız odur ki, bu topraklara yeniden rahmetini göndersin.
O eski yıllardaki gibi, traktörlerin dolu başaklarla döndüğü, harman yerlerinin şenlendiği günleri nasip etsin.
Konya Ovası yeniden sarı altınlara bürünsün, bereket Anadolu’ya yayılsın.
Çünkü biz Konyalılar biliriz:
Toprak ne kadar kıraç olursa olsun, dua ile yeşerir.