Muhammed Mustafa Çetinkaya

Muhammed Mustafa Çetinkaya

Fedakarlık mı, Kendini Tüketmek mi?

Hayat yolculuğunda bazen öyle anlar gelir ki, kendimizi bir başkasının iyiliği için geri çekeriz. İhtiyacımız olan bir şeyden vazgeçer, söz hakkımızı yutar ya da bir hayalimizden sessizce uzaklaşırız. Çünkü karşı taraf mutlu olsun isteriz. İşte o anda adı konmamış bir şey yaparız: Fedakârlık.

Fedakârlık… İçinde sevgi barındıran, karşılık beklemeyen, kimi zaman bir annenin uykusuz gecelerinde, kimi zaman bir dostun her arandığında hazır olmasında gizlenen bir insanlık hâli. Hepimizin hayatında ya yaptığımız ya da şahit olduğumuz fedakârlıklar vardır. Belki bir baba ay sonunu zor getirirken çocuğunun istediği oyuncağı alır, belki bir öğretmen kendi evladına ayıracağı zamanı öğrencisine verir. Ve biz bunlara “ne güzel insanlık” deriz.

Ancak burada bir durmak gerekiyor. Çünkü bazen “ne güzel insanlık” dediğimiz o davranış, bir süre sonra insanın kendini yok saymasına dönüşebiliyor.

Aşırı fedakârlık...

İşte o zaman işler değişiyor. Kendi sınırlarını çizemeyen, sürekli "önce sen" diyen biri zamanla kendisini susturuyor. İsteklerini, ihtiyaçlarını, hatta duygularını. Başkalarının mutluluğu uğruna kendi hayatını erteleyen insanlar, bir süre sonra içten içe tükenmeye başlıyor. Hayır diyemeyen bir dil, kendini önemsemeyen bir benlik haline geliyor.

Toplum olarak çoğu zaman bu kişileri alkışlıyoruz. “Ne kadar düşünceli”, “Ne kadar iyi kalpli” diyoruz. Oysa kimseye ‘iyi’ görünmek için kendi varlığımızdan vazgeçmek zorunda değiliz. Empatiyle karıştırılan aşırı özveri, en çok da insanın kendisine zarar veriyor. Ve ne acıdır ki çoğu zaman kimse bu zararın farkında bile olmuyor.

Fedakârlık bir değerdir, evet. Ama sağlıklı sınırlar içinde kaldığında…

Birinin yanında olmak güzeldir ama önce kendi ayakta durabildiğimizde. Başkalarını sevmek değerlidir ama önce kendimizi unutmadan. Kendi iç sesimizi bastırarak, sadece “iyi biri” olmak uğruna yaşamak, ne bize fayda getirir ne de etrafımıza.

Çünkü bir gün gelir, o çok “fedakâr” insan, sessizce yorulur. İçindeki ihmal edilmiş çocuk susar, kalbi daralır. Oysa gerçek fedakârlık, hem kendimize hem de başkalarına karşı adil olabilmektir. Ne kendimizi feda edecek kadar unutmalı, ne de başkalarını yok sayacak kadar bencil olmalıyız.

Unutma…

Kendine de “evet” diyebildiğin sürece başkasına “hayır” demek kabalık değil, bir sınırdır. Ve bazen en büyük fedakârlık, kendini korumaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Muhammed Mustafa Çetinkaya Arşivi