
Psk. Mehmet AKER
Çocuklarda Uyum ve Davranış Sorunlarının Gelişime Etkisi
Çocuklar büyürken yalnızca fiziksel olarak değil, duygusal ve sosyal anlamda da gelişim gösterirler. Bu gelişim sürecinde kimi zaman bazı davranışsal tepkiler gözlenebilir: öfke patlamaları, içe kapanıklık, yalan söyleme ya da inatçılık gibi. Bu tür davranışların her biri, çocuğun iç dünyasında yaşadığı çatışmaların ve çevresiyle kurduğu ilişkilere verdiği tepkilerin birer yansıması olabilir. Ancak bu davranışların hemen bir sorun olarak etiketlenmesi yerine, çocuğun gelişim süreci içindeki doğal geçişler olarak değerlendirilmesi gerekir.
Örneğin, 3 yaşındaki bir çocuğun zaman zaman öfke krizleri yaşaması, duygularını sözle ifade etmekte zorlanmasından kaynaklanabilir. Bu durumda çocuğu “sorunlu” olarak nitelendirmek yerine, gelişimsel bir ihtiyacı olduğunu fark etmek çok daha ve etkili sağlıklı bir yaklaşım olacaktır.
Uyumsuz Davranışların Kaynakları
Çocukların sergilediği uyum ve davranış sorunlarının ardında birçok farklı neden olabilir. Bunlar sadece bireysel değil, aynı zamanda çevresel etkenlerden de kaynaklanır. Bazı temel nedenlere birlikte bakalım:
1. Aile Dinamikleri ve Aşırı Koruma
Bazı aileler, çocuğun başına kötü bir şey gelmesinden korktukları için aşırı korumacı davranırlar. Bu da çocuğun kendini yetersiz hissetmesine neden olur. Örneğin, kendi başına yemeğini yemesine izin verilmeyen bir çocuk, zamanla beceriksiz olduğu duygusunu geliştirebilir. Bu duygu ilerleyen yaşlarda özgüven eksikliğine ve bağımlı davranışlara yol açabilir.
2. İhmal ve Dikkat Çekme Çabası
Bir öğretmenin aktardığına göre; üç çocuklu bir ailenin ortanca çocuğu, sınıf içinde sürekli kuralları çiğniyor ve öğretmenine meydan okuyordu. Yapılan görüşmede çocuğun, “Annem küçük kardeşimle ilgileniyor, abim zaten her şeyi biliyor. Beni kimse fark etmiyor,” dediği kaydedildi. Bu, çocuğun dikkate alınma ihtiyacını yansıtan klasik bir örnektir.
3. Travmalar ve Öfke Tepkileri
Çocuklar bazen yaşadıkları olumsuz olaylara tepki vermekte zorlanır. Özellikle aile içinde yaşanan şiddet ya da boşanma gibi olaylar, çocuklarda öfke ve intikam hissini tetikleyebilir. Bir çocuk danışmanlık görüşmesinde “Babam hep anneme bağırıyor, ben de anaokulunda oyuncakları kırıyorum çünkü kimse beni duymuyor,” diyebilmektedir. Bu ifadeler, çocuğun dışa vuramadığı duygularını nasıl eyleme döktüğünün somut bir göstergesidir.
4. Güç Gösterisi ve Otoriteye Karşı Tepki
Baskı altında büyüyen çocuklar, zamanla ailelerine veya öğretmenlerine karşı bir tür güç savaşı başlatabilirler. Kurallara itaatsizlik, sürekli tartışma çıkarma gibi davranışlar bu savaşın bir parçasıdır.
Sık Karşılaşılan Davranış Sorunları
Davranışsal sorunlar çocuktan çocuğa değişse de bazı tepkiler oldukça yaygındır:
- Tırnak yeme: Genellikle kaygı ve stresin dışa vurumudur. Sınav dönemi yaklaştıkça tırnaklarını yemeye başlayan çocukların sayısı gözle görülür şekilde artabilir.
- Parmak emme: Özellikle güvende hissetmediği durumlarda, çocuk bilinçsizce bebekliğe geri dönme refleksi olarak bu davranışı sergileyebilir.
- Kekeleme: Bazen travmatik bir olay ya da sürekli baskı altında olmak konuşma akışında bozulmalara yol açabilir. Kekemelik her zaman biyolojik bir durum değildir.
- Yalan söyleme ve çalma: Sıklıkla dikkat çekmek ya da kendini yetersiz hissetme gibi duygularla ilişkilidir.
Yaş Dönemlerine Göre Davranış Farklılıkları
Freud’un psikanalitik gelişim kuramı üzerinden yaş gruplarını incelersek:
- 0-1 yaş (Oral dönem): Bilinçli davranış sorunları yerine, duygusal izlenimlerin temelleri atılır.
- 1-3 yaş (Anal dönem): İnatçılık, kontrol savaşı ve öfke krizleri sıklıkla gözlenir.
- 4-6 yaş (Fallik dönem): Dikkat çekme ihtiyacı öne çıkar. Kekemelik ve tırnak yeme gibi davranışlar bu dönemde sık görülür.
- 7-11 yaş (Latent dönem): Okul, arkadaş ilişkileri ve başarı baskısı devreye girer. Bu yaş grubunda içine kapanma ya da öfke nöbetleri gözlemlenebilir.
- 12-18 yaş (Genital dönem): Kimlik arayışı, arkadaş ilişkileri ve özgürlük isteğiyle birlikte yalan söyleme, kural çiğneme gibi davranışlar ortaya çıkabilir.
Ailenin ve Eğitimin Rolü
Ebeveyn tutumu, çocuğun davranışsal tepkilerinde kilit bir rol oynar. İlgi ve sevgiyle büyüyen bir çocuk ile şiddet ve ihmalin hâkim olduğu bir ortamda büyüyen çocuk arasında ciddi farklar gözlemlenir. Örneğin, “Seni seviyorum” cümlesini duymayan bir çocuk, okulda öğretmeninden onay almak için aşırıya kaçan davranışlar gösterebilir.
Okul çağına gelen çocuklarda ise öğretmenlerin ve arkadaşlarının etkisi artar. Zorbalığa uğrayan ya da başarısızlık hissi yaşayan çocuk, içe kapanabilir ya da saldırganlaşabilir. Bu nedenle öğretmenlerin gözlemleri, ailelerin farkındalığı kadar önemlidir.
Uyum Sorunlarının Psikolojik Gelişime Etkisi
Davranışsal sorunlar zamanında çözülmediğinde, çocuğun psikolojik sağlığı ciddi anlamda zarar görebilir. Özellikle sosyal çevrede yaşanan dışlanmalar, çocuğun öz saygısını zedeler.
Bir danışmanlık vakasında, kekemeliği yüzünden sürekli alay edilen bir çocuk zamanla konuşmaktan tamamen vazgeçmişti. Bu tür örnekler bize gösteriyor ki, davranış bozuklukları sadece anlık sorunlar değil, uzun vadeli psikolojik travmaların da habercisi olabilir.
Baş Etme Stratejileri ve Aileye Öneriler
- Önce anlamaya çalışın: Çocuğunuzun davranışlarını yargılamadan önce anlamaya çalışın. “Bu davranışla ne anlatmak istiyor olabilir?” sorusunu kendinize sorun.
- Profesyonel destek alın: Davranış bozuklukları için uzman bir çocuk psikoloğundan yardım almak uzun vadede çok daha etkili sonuçlar doğurur.
- İş birliği içinde olun: Aile, öğretmen ve uzman birlikte hareket etmelidir.
- Empati kurun: Çocuğunuzu yargılamak yerine onun gözüyle dünyaya bakmaya çalışın.
- İlgisiz bırakmayın: Sadece sorun olduğunda değil, her zaman çocuğunuzla kaliteli vakit geçirmeye gayret edin.
Davranış Bozukluklarında Damgalanma (Stigmatizasyon)
Bir çocuğun “yaramaz” ya da “inatçı” olarak etiketlenmesi, zamanla o çocuğun bu etiketi içselleştirmesine neden olabilir. Stigmatizasyon, çocuğun yalnızlaşmasına, kendine güvenini kaybetmesine ve yeni davranış bozuklukları geliştirmesine sebep olabilir.
Bu yüzden, davranış bozukluğu yaşayan çocuklara karşı daha anlayışlı, destekleyici ve kapsayıcı bir yaklaşım benimsemek gereklidir. Onlara, “Seninle birlikte bu durumu aşacağız” hissini verebilmek çok kıymetlidir.