
Psk. Mehmet AKER
Narsistik Kişilik Bozukluğu: Görünmeyen Çatlaklar
Hepimiz zaman zaman kendi değerimizi sorgularız, başarılarımızın ya da başarısızlıklarımızın etkisiyle özgüvenimiz dalgalanabilir. Ama narsistik kişilik bozukluğu, kendini bu sorgulamanın çok daha aşırı bir hali olarak gösterir. Burada kişinin kendisini yalnızca çok değerli, önemli ve özel bir varlık olarak görmesiyle kalmaz; diğerlerinin de onu böyle görmesi gerektiğini bekler. İlgili olduğu her ortamda bir tür merkez olma ihtiyacı duyar ve bunun karşılanmadığı anlarda bir boşluk hissi yaşayabilir.
Narsistik kişilik bozukluğuna sahip bir kişi, çevresindekilerin düşüncelerine öylesine odaklanır ki, kendi benliğini neredeyse tamamen başkalarının onayı üzerinden şekillendirir. Kendisini daima ön planda tutar, sürekli takdir edilmek ve onaylanmak ister. Bu durum, içsel bir boşluğun, derin bir yalnızlığın dışa vurumudur aslında. Narsist birinin bakış açısı, genellikle "ben" etrafında döner. Ne zaman ki bu odağa diğer insanlar da dahil olmaya başlar, bu ihtiyaç aşırıya kaçar.
Kendi Benliğine Kapalı Bir Dünyada Yaşamak
Birçok narsist, kendilerini fiziksel çekicilikleri, başarıları ya da zekaları ile tanımlarlar. Kendilerini özel biri olarak görmek, çoğu zaman hayal ettikleri bir dünyada yaşamaya itebilir onları. Örneğin, bir iş ortamında sürekli olarak tüm projelerde öne çıkmayı bekler, ancak bu başarıların ardında ne kadar çaba sarf edildiği, ne kadar fedakârlık yapıldığı ya da ekip arkadaşlarının katkısı çok da önemli değildir. O sadece bir takdir bekler. Bu durumda, ekip içinde birbirine değer veren, işbirliği yapan, bazen de sırtını destekleyen insanlar yavaşça gözden kaybolur.
Bir iş arkadaşım vardı, her zaman yüksek sesle konuşur, bütün fikirlerin kendi fikirlerinden daha üstün olduğunu savunurdu. Gözlemlediğimizde ise çoğu zaman, ekibin başarısını kendi başarısı olarak sahiplenirdi. Bazen, toplantıların ardından başarısız olduğu bir durumda bile şunu duyardınız: “Benim için sıkıntı yok, çünkü biliyorum ki bir dahaki sefere her şey daha iyi olacak. Ben zaten en iyisiyim.” Ancak bunun ardında çoğu zaman gerçekte yaşadığı yalnızlık, çaresizlik ve değersizlik duygusu gizliydi. Narsistlerin bu inançları, büyük ölçüde çocukluklarından ve yakın ilişkilerinden beslenir. Yalnızca dışarıya yansıyan başarılı bir imaj değil, içsel bir güvensizlik duygusunun, maskelendiği bir yaşam biçimidir.
Kendisini Diğerlerinden Üstün Görme ve Empati Eksikliği
Çevremizdeki narsist bireylerin ilişkileri, sıklıkla "ben ve diğerleri" şeklinde ayrılır. Onlar, kendilerini “özel” kabul ettikleri için, başka insanları daha az değerli ve daha az önemli görürler. Bu da empati eksikliğiyle birleşir. Kişinin başkalarının duygusal durumlarını anlamada ya da onlara karşı duyarlı olma noktasında ciddi zorlukları vardır. İlişkilerinde insanlar, çoğunlukla karşılıklı değil, tek yönlü bir çıkara dönüşür.
Bir akrabam vardı, sürekli olarak başkalarına karşı duyduğu öfkeyi, küçümseme ile ifade ederdi. Sadece “ben” etrafında dönen dünyasında kimseye yer yoktu. Eğer bir başkasının başarısını gördüyseniz, ya kıskanmış ya da buna inanmakta zorlanmıştı. O kadar çok zaman harcadı ki, diğerlerinin ondan daha iyi olmasına tahammül edemedi. Herkes onun hayatına hizmet etmeli gibiydi. Bu onun ilişkilerini zehirliyor, arkadaşlarını ve yakınlarını tek tek kaybetmesine sebep oluyordu.
“Sağlıklı” Narsisizm Nedir?
Birçok kişi, narsisizmi aşırı özgüven, sürekli övgü arayışı veya başkalarını manipüle etme olarak tanımlar. Ancak narsisizm, bir spektrumdur. Herkesin az da olsa narsistik özellikleri vardır, önemli olan bunların ne ölçüde patolojik hale geldiğidir. Sağlıklı narsisizm, aslında bir tür sağlıklı özgüven ve benlik saygısı anlamına gelir. İnsanlar, kendilerine değer verdiklerinde, doğru sınırlar koyabiliyor ve başkalarına saygı gösterebiliyorlarsa, bu sağlıklı narsisizmin bir göstergesidir. Gerçekten kendisini değerli hisseden bir kişi, karşısındaki kişinin duygusal ihtiyaçlarını göz ardı etmez. Buradaki dengeyi bulmak önemlidir.
Narsistik Kişilik Bozukluğunun Kökenleri: Aile, Çevre ve Genetik Faktörler
Narsistik kişilik bozukluğunun temelinde, bireyin geçmişindeki travmalar, çocukluk deneyimleri ve aile ilişkileri önemli rol oynar. Ailede aşırı ilgi ve takdirle büyütülen ya da tam tersi, duygusal olarak ihmal edilen çocuklar, kendilerini "olmazsa olmaz" ya da "hep üstün" biri olarak konumlandırma eğiliminde olabilirler. Dışarıdan bakıldığında bu durum özgüven gibi görünse de, aslında çok kırılgan ve savunmasız bir kişilik yapısına yol açabilir.
Bazen, bir narsist çevresindekilerle zorlu bir ilişki yaşar çünkü bir şekilde onların sürekli onayını alması gerektiğini düşünür. Genellikle başkalarına karşı kayıtsızdırlar, ama aslında onların da her hareketini dikkatle izlerler. Örneğin, bir iş arkadaşım sürekli olarak projelerde üstün olmaya çalışır, ama bir yandan da arka planda herkesin ne düşündüğünü ölçüp tartardı. Kendisini savunmasız hissettiği bir an bile, dışarıya aşırı güçlü ve her şeyin kontrolü altında olduğu izlenimini verirdi.
Bunu Fark Etmek ve Tedavi Etmek: Mümkün mü?
Narsistik kişilik bozukluğunun tedavisi karmaşıktır, çünkü narsist bireyler, genellikle sorunları olduğunu kabul etmekte zorlanırlar. Ancak, değişim mümkündür. Psikoterapi, özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi ve Şema Terapisi gibi yaklaşımlar, narsistik bireylerin empati geliştirmelerine, sağlıklı ilişkiler kurmalarına yardımcı olabilir. Ancak bu, kısa sürede gerçekleşebilecek bir şey değildir. Narsistlerin değişim için doğru motivasyonu bulması, genellikle yaşadıkları bir duygusal kriz ya da ilişki sorunu ile başlar.
Birçok narsist, terapiler sırasında başkalarına karşı duyduğu öfkeyi, kendine dönüştürerek iyileşmeye başlar. Terapinin gücü, aslında bir anlamda, içsel boşlukların ve duygusal yaraların kabul edilmesinden gelir. Kendini değerli hissetme ve başkalarına değer verme arasında bir denge kurmak, uzun bir süreçtir. Ve evet, bu bazen çok zor olabilir. Ama şunu unutmamak gerekir: Birçok narsist, aslında çok kırılgan bir özgüvene sahiptir ve bunu dışarıya göstermezler.
Bir Çıkış Yolu: Empati ve Sınır Koyma
Eğer bir narsist ile yakın bir ilişkiniz varsa, önemli olan empati kurabilmek ve sınırlarınızı korumaktır. Bir narsist, sürekli olarak duygusal boşluklarını başkalarının ilgisiyle doldurmaya çalışırken, kendisini sürekli olarak takdir edilmek zorunda hisseder. Bu da çevresindekiler için oldukça yorucu olabilir. Ancak, bu tür ilişkilerde yapılması gereken ilk şey, sağlıklı sınırlar koymak ve manipülasyonlara izin vermemek olmalıdır.
Unutmayın, narsist bir kişiyle ilişkinizdeki dengeyi kurmak, sadece onların davranışlarını değiştirmeye çalışmakla ilgili değildir. Aynı zamanda, sizin de kendi duygusal sağlığınızı ve sınırlarınızı nasıl koruyacağınızı öğrenmenizle ilgilidir. Bunu başarmak, belki de başkalarını değiştirmekten çok daha önemli bir adımdır.