Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Zekât ve Ekonomi

Yerel seçimler yaklaşıyor. Seçim meydanları ısınıyor. Siyasetçiler seçmeni etkileme yarışında. Onlar yarışa dursun, beşer türünün ihmal ettiği temel konularımızdan birine tekrar değinelim…

*

Binlerce yılın birikimi ile yaşadığımız onca gelişmeye rağmen, beşer huzurun ve refahın formülünü henüz bulamadı. Bulanlar da var gibi ama tam bir çözüm bulmuş sayılmazlar. Tam bir çözüm bulsalardı bir taraf bolluk içinde yüzerken, diğer taraf “açlık ile sınanıyor” olmazdı. Beşerin bir kısmı bolluktan obezite gibi hastalıklara tutulurken, bazıları bu çağda bile açlıktan ölüyorsa bulunan formül her ne ise tam bulunmamış demektir. Böyle bir dünyada huzurdan bahsetmek de savaşları durdurmak da sözde kalacaktır.

*

Ekonomi fakültesinde henüz öğrenciyken, sanırım 1989 yılında profesör olan bir hocama sormuştum; “… bu kadar ekonomi teorisi ve sistemi öğretiyorsunuz, eksik yönleri ve yetersizlikleri de ortada. Üstelik Müslüman olarak bize uygun olmayan yönleri de var ve eleştiriyorsunuz. Bir profesör olarak niçin alternatif bir ekonomi modeli üzerinde çalışmıyorsunuz?”

*

Hocam bunun göründüğü kadar kolay olmadığını ve daha “kırk fırın ekmek” yememiz gerektiğini filan söylemişti cevap olarak. Kırk fırının ekmeğini yemek yerine, kırk kütüphanenin kitabını okumayı tercih ederim diye düşünmüştüm.

*

Sonra bir ihracatçı olarak dünyayı dolaşmaya başladım, sorunlara ilişkin bazı soruları sormanın bile başarı olduğunu anladım. Bugün elliden fazla ülke görmüş birisi olarak çözüme giden yolun soru sormaktan ve cevapları sorgulayarak yeni sorular sormaktan geçtiğine inanıyorum. Doğru soruyu sormak, doğru cevaba giden ilk yoldur denir ya, işte öyle. Öncelikle şu tespitimi paylaşmalıyım; Beşer, yaratıcının verdiği becerileri ve gücü kullandıkça ve sorunlara çözüm aradıkça gelişir, bir kahraman veya kurtarıcı bekleyerek değil.

*

İlk sorum şu, Müslümanlar yeryüzünde uygulanmakta olan ekonomi sistemlerini eleştirerek ve eleştiriler üzerinden kavga ederek zaman kaybetmeyi bırakıp, uygulamadaki ekonomi sistemlerine vicdan ve ahlak yapımıza uygun eklemeler, çıkarmalar yapamaz mı mesela?

*

Helal, haram, kul hakkı, liyakat, adalet, emanet kavramlarını ihmal edecek kadar vahşileşebilen menfaat odaklı, güçlülerin daha çok paylaşması güçsüzlerin daha çok çalışması üzerine kurulmuş kapitalist ekonomi sistemini değiştirmeye gücümüz yetmiyor. Yine de en azından itiraz ettiğimiz yerinden sisteme katkı yapamaz mıyız? Peki, niçin yapmıyoruz?

*

Örneğin, İslam’ın şartlarından olan zekât uygulamasını ele alalım. Zekat vermeyi sistematik bir şekilde mevcut ekonomi sistemlerine entegre edemez miyiz?

*

Zekât zaten var ve uygulanıyor diyebilirsiniz. Peki, uygulanıyor da fakirlik ve sefalet niçin bitmiyor İslam dünyasında? Müslüman âleminde bin dört yüz küsur yıldır uygulanan zekât, fakirliği niçin yok etmedi hala? Anlamada mı yanlış var yoksa uygulamada mı?

*

Benim gözleyebildim kadarı ile zekât doğru dağıtılmıyor, zira beşer zekâtını daha çok dua alma umudu ile daha fazla kişiye dağıtmayı tercih ediyor ve toplamda zekât olarak dağıtılan büyük paralar, çok kişi arasında paylaştırılınca sadece harçlık olarak kalıyor. Günü kurtarıyor, yarına yaramıyor. Balık tutmayı öğretmek yerine bir öğün balık vermek kadar etki yapıyor sadece.

*

Oysa “zekâtı veren kişi zekât verdiği kişiyi gelecek yıl zekât verir hale getirmeyi hedefleyecek” şekilde zekâtını verse, hatta birkaç kişi bir olup zekâtını bir kişiye verse ve o “zekâtı alan kişi de seneye zekât verir” hale gelse, belki bir iş kursa… Ve gelecek yıl o da zekâta muhtaç olanlar arasından çıkıp zekât verenler arasına katılsa! Bunu sağlayacak bir sistem geliştirilse… He, ne dersiniz?

*

Birileri çıkıp buna da itiraz edecektir. Kolaycı kafalar çözüm yerine mazeret üretirler, önemli olan engelli zihinleri aşarak, çözümler aramak ve Müslümanları fakirlikten kurtaracak sistemi nasıl başaracağımız konuşmak.

*

Tarihimizin tozlu, puslu anlarında böyle uygulamalar var. Niçin hatırlamıyoruz, niçin ders almıyoruz? Niçin tozunu silkeleyip günümüze uygulamıyoruz. Yoksa tarihi bir bilim olarak akıl ile anlamak yerine, tarihi bir ilim olarak masal gibi nakledenlere mi kanıyoruz?

*

Bir de devletler boyutu var işin. Örneğin, Müslüman(!) Arap devletlerin kapitalist ekonomileri besleyen kaç trilyon ABD doları karşılığı petro-doları var biliyor muyuz? Müslüman zengin Arap devletleri bu petro-dolarların kırkta birini hesaplasa milyarlarca ABD doları tutar ki, bunu fakir Müslüman devletlere zekât olarak verseler, fakir kalır mı İslam âleminde?

*

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi